TÜRKİYENİN EN BÜYÜK ÜÇÜNCÜ HALKI:ZAZALAR


Bu makale, Türkiye Günlüğü’nün Kış 2013, 113. sayısında (sayfa 57-78) yayınlanmıştır.
1853 yılında Fransız, İngiliz, Osmanlı ve Piyemonte devletleri ile Rusya arasında yapılan Kırım savaşı büyük tarihi önemi yanında beklenmedik bir sonucu da doğurmuştur. Bu savaşta esir alınan Osmanlı askerleri Osmanlıyı daha derinlemesine tanıma gayreti içindeki Rusya tarafından bir alan araştırması aracı olarak kullanılmış ve o güne kadar bilim adamlarının haberdar olmadığı Zazacayı ve Zazaları bilim dünyasına tanınmasını sağlamışlardır. Rusya için çalışan Alman bilim adamı Peter Lerch Osmanlının doğu bölgelerinden gelen üç esirden o güne kadar bilim adamlarının haberdar olmadığı bir dil hakkında ilk derlemeleri yaparak Zazaca hakkında ilk kayıtları ortaya çıkarmıştır. Ancak bu Alman dil bilimci bu dili gramatik olarak incelemeye vakti yetmeyecek Zazaca hakkındaki bu derlemeleri yorumsuz ve analizsiz olarak yayınlanacaktır.[1]
Lerch’in 1857 yılında bu yayının sonrasında da Zazaca’ya ilişkin çalışmalar yapılmaya devam etmiştir. Tunceli’nin Pülümür Zazacası üzerine Wilhelm Strecker’in “Mundart Der Duzik in Dersim” adlı çalışması Otto Blau tarafindan 1862 yılında yayınlanmıştır. 1864 yılında Zazaca’nın Kürtçede bazı temel özellikleri itibariyle farklı olduğu Lerch’in derlemelerini analiz eden Friedrich Müller tarafından yayınlanan “Zaza Dialect der Kurdensprache” adlı eserde belirtecektir. Çermik Zazaca’sı üzerine çalışmalar yapan Alman araştırmacı Albert Le Choq’un araştırması 1903 yılında Berlin’de yayımlanmıştır. Fransız araştırmacı Clement Huart yayınladığı çalışmada İrani dillerden olan Esterebadi (Esterebad bugünkü Gorgan şehri olup Part bölgesinin merkezinde yer almaktaydı.) ile Zazaca’nın arasındaki güçlü benzerliklerin olduğunu 1909 yılında ortaya koydu.[2] Kürtçe ve diğer İrani diller üzerine önemli çalışmaları bulunan İngiliz Araştırmacı Ely Benister Soane, Kürtçe ile Zazaca arasında büyük farklar olduğunu 1909 yılında yazdığı makalede belirtmiştir.[3]

1900′lü yılların başlarında Zazaların meskun olduğu bölgelere yapılan seyahatlerde Zazaların dili ve kültürüne ilişkin kayıtlar da yer bulmuştur. Zazaların yaşadığı Dersim bölgesine 1911 yılında yaptığı seyahatta L. Molyneux-Seel Dersimlilerin dilinin Zazaca olduğunu ve Kürtçeden farklı yapıda bulunduğunu belirtmiştir.[4] Ayrıca Elbsworth Huntington Fırat havzasına yaptığı seyahatle ilgili olarak kaleme aldığı makalede Sünni Zazalarla Kızılbaş Zazalar arasındaki kuvvetli benzerliğe dikkat çekmiştir.[5]
Zazalar ve Zazaca üzerine en önemli çalışma Alman bilim adamı Oskar Mann tarafından gerçekleştirilmiştir. O. Mann, “yeni Farsça”dan farklı olan Zazaca ile Gorancayla karşılaştırınca, 4. Temmuz 1906 da Prusya Bilimler Akademisine yazdığı mektubunda, Zazaca’nın katiyen Kürtçe olmadığını belirttmıştir.[6] Daha sonra onun çalışmaları diğer bir Alman bilim adamı olan Karl Haddank tarafından analiz edilerek 1932 yılında yayımlanmıştır. Onlar bu çalışmaları ile Zazaca’yı diğer İrani ve İrani olmayan diller ile karşılaştırmışlar ve Zazaca’nın ayrı bir dil olduğunu bir lehçe olmadığını ortaya koymuşlardır.[7]
Daha sonraki yıllarda İrani diller konusundaki uzman bilim adamları tarafından Zazalar ve Zazaca üzerine yapılan araştırmalar devam etmiştir. Rusyalı parlak bilim adamı Minorsky Zazaların dilbilimsel ve etnik köken nedenleri ile Kürtlerin bir alt grubu olmadığını ortaya koymuştur.[8] Diğer bir İrani diller uzmanı olan MacKenzie ise Kuzey İrani dillerden Zazaca’nın ayrı bir dil olduğunu ortaya koymuştur. Ayrıca MacKenzie Kürtçenin Güney İrani dilleri olan Farsça ve Beluçca ile güçlü bağlarını ortaya koyarak Zazaca ile Kürtçenin İrani dillerin farklı gruplarından olduğunu ispat etmiştir.[9] Mann-Haddank ve Minorsky, Mackenzie gibi İrani diller üzerine uzman büyük bilim adamlarının Zazaca’nın ayrı bir dil olduğunu ispat etmeleri üzerine Zazaca’nın ayrı bir dil olduğu bilim adamlarınca kabul edilen bir realite haline gelmiştir. Daha sonraları Kürtler veya Zazalar üzerine yazan Kryenbroek, Windfuhr ve Paul, MacDowall, Bruinessen gibi onlarca batılı bilim adamı Zazaca’nın ayrı bir dil olduğu konusunda birleşmişlerdir. Son olarak Birleşmiş Milletler kültür örgütü olan UNESCO, Zazacayı yok olma tehlikesi altındaki diller arasında tasnif ederek Zazacanın karşı karşıya kaldığı güncel bir sorunun altını çizmiştir.[10]
Doğu dünyasında Zazalar üzerine bilimsel tetkikler konusunda büyük bir eksiklik bulunmaktadır. Bu konuda en önemli tetkik kendisi de aslen Zaza olduğu iddiası mevcu olan Ziya Gökalp tarafından yapılmıştır.[11] Ziya Gökalp aynı anda Farsça, Kürtçe ve Zazaca’ya aşina olması nedeniyle daha sağlıklı karşılaştırma yapmış Zazaca’nın Kürtçenin bir lehçesi olmadığını, müstakil bir dil olduğunu ortaya koymuştur. Bununla birlikte geleneksel doğu sınıflandırmasına uyarak Zazacanın Kürd-i Kadim dillerinden kaynaklanabileceği yanılgısına düşmüştür.[12]
Köken ve Erken Tarih
Zazaların ilk dönem tarihleri hakkında yeterli bilgiler ne yazık ki mevcut değildir. Fakat dilbilimsel deliller Zazaların Kuzey İran bölgesinden geldiğini göstermektedir. Bilim adamları Zazaların soyu hakkında Partlar ve Deylemliler olmak üzere iki halkı ön plana çıkarmaktadırlar. Bunlardan ilki olan Partlar Sasanilerden önce İran’ı yöneten Kuzey doğu İran orjinli bir halk olup, Windfuhr onların dillerinin Zazacaya çok yakın olduğunu belirtmektedir.[13] İranlı tarihçi Kaveh Farrokh’da Zazalarla Partların güçlü bağı olduğuna işaret etmektedir.[14] Zazaların soyu ile ilgili olarak on plana çıkan bir diğer halk da Deylemlilerdir. İrani diller konusunda uzman olan MacKenzie dilbilimsel kanıtlara dayanarak Zazaların Hazar denizinin güney ucundaki Deylem bölgesinden geldiğini belirtmektedir.[15] Deylemliler Sasanilerin başlangıcında Partların orijinal topraklarının hemen batısındaki topraklarda yasayan bir halktı. Yetenekli savaşçılar olarak bilinmelerinden dolayı Abbasiler ve Sasaniler büyük gruplar halinde onları ordularında istihdam etmişlerdi. Abbasi hanedanın düşüşe geçtiği 9. yüzyıldan itibaren Deylemli hanedanlar bugünkü Irak ve İran’ın çoğunu kontrol etmekteydiler. Bu dönemde diğer Deylemli gruplarla birlikte Zazalarında batı İran’a yerleştikleri belirtilmektedir.[16]Bunlardan Büveyhiler Bağdat’ı dahi kontrol altına almış ancak Selçuklularca ortadan kaldırılmışlardır. Diğer taraftan Part ve Deylem tezinin birbiri ile çelişen değil birbirini destekleyen iki tez olduğunu belirtmek gerekmektedir. Çünkü bunlar yaklaşık aynı topraklarda birbirini takip eden iki tarihi halktır. Bu itibarla birbirinin devamı olarak da görülebilir.
Diğer taraftan aşiret isimleri ve bölgelerin isimlendirilmesi de Kuzey İran köken tezini güçlendirmektedir. Tarihi Part topraklarının doğu komşusu olan Afganistan’daki bir aşiretin ismi de Zazai’dir. İlginç olarak bu aşiret Afganistan’ın Baglan bölgesinde de yasamakta olup, bu şehrin söylenişi tamamına yakını Zaza olan Solhan’ın eski adı olan Boglan’a çok benzemektedir.[17] Öte yandan Zazalara en yakın dil konuşan halk olan “Goran” isminin söylenişine çok yakın olan İran’a komşu batı Afganistandaki “Gur” bölgesi ve tarihte bu bölgede yaşamış “Gur” halkı Zaza ve Goranlıların Kuzey İran ve Batı Afganistan kökenli olabileceği tezini güçlendirmektedir.
Ayrıca Zazaların genetiği ile ilgili yapılan araştırmalara göre; Kürtlerle Zazalar yüzyıllardır bir arada yasamalarına rağmen, tarihte Partlarla Deylemlerin yayıldığı toprakların kesiştiği yerlerden olan Tahranda yaşayanlar, Zazalara Kürtlerden genetik olarak daha yakındır. Şaşırtıcı olarak İran Kürtleri Zazalara, Türkiye Kürtlerinden genetik olarak daha yakındırlar.[18] Bu durum Şerefhan’ın İran Kürtlerinin Goran olduğuna ilişkin tespiti ve Goranların da Zazaların dilbilimsel olarak en yakın akrabaları olmaları açısından anlamlı olmaktadır.[19] Böylelikle Şerefhan’ın 1597 yılında söylediğini genetik 2000′li yıllarda doğrulamaktadır.
Bilim adamları Kürtlerin İsfahan civarındaki tarihi anavatanlarından kuzeye ve kuzeybatıya doğru göç etmelerinin, batı İran Zağros bölgesine zaten yerleşik olan Zaza-Goran toplumunu derinden etkilediğini belirtmektedirler. Kürtlerin kuzeye doğru olan bu göçünü Kürt araştırmacı Izady’de İslam, Roma, Yunan ve İran kaynaklarına dayanarak doğrulamaktadır.[20] MacDowal’da Goranların ve Zazaların Kürtler bölgeye yerleşmelerinden önce zaten Zagroslarda olduklarını ve Zazaların Kürtler tarafından Anadolu’ya doğru itildiklerini belirtmektedir.[21] Kürtler ve İrani diller konusunda uzman olan MacKenzie[22] ve Kryenbroek[23] de dilbilimsel kanıtlara dayanarak Kürtlerin göçünün Zazaları yerlerinden ettiğini ve onların daha batıya göç etmelerine neden olduğunu ifade etmektedirler. Yine Fransız dil bilimci ve Kürt uzmanı Lecoq tarihi anavatanları Isfahan civarı olan Kürtlerin kuzeye göçlerinin, Zaza-Gorani konuşulan bölgeyi küçülttüğünü ve Zaza ve Goranların büyük çoğunlukla Kürtler tarafından asimile edildiklerini ancak Zazaların bu asimilasyondan yaşadıkları bugünkü topraklara göçleri neticesinde kurtulduklarını Erbil’de yapılan konferansta belirtmiştir.[24] Ayrıca, Kürtler üzerine önde gelen araştırmacılardan biri olan Bruinessen dilbilimsel olarak Zazaların en yakın akrabaları olan Goranların, fiziksel görünüş, kültür ve dil olarak Kürtlerden farklı olduğunu da ifade etmektedir.[25]
Özet olarak tarihi anavatanları Kuzey İran olan Zaza-Goran gruplarının İslam’dan önce ya da İslam’dan hemen sonra batı İran ve Zağros dağlarına yerleştiklerini ancak Kürtlerin kuzeye göçlerinin onları yerlerinden ettiğini ve Zazaların bugünkü yaşadıkları alanlara yerleşmelerine neden olduğunu söyleyebiliriz.
Tarih:
Zazalar hakkında ilk tarihi kayıtlar 13. ve 14. yüzyıllara kadar gitmektedir. 13. yüzyıldan kalma bir şecerede Zaza (از زا) aşiretinden söz edilmektedir.[26] Yine 1341-1444 yaşadığına inanılan Kaygusuz Abdal aşağıdaki şiirinde Zazalardan bahsetmektedir. İlginç olarak o Zazaları Kürt olarak nitelememekte ayrı bir grup olarak bahsetmektedir.
“Soğanı, arpa ekmeğini Kürd’e ver,
Eğer bu sene çıkar isem yaza,
Öğünü odur, o onu yahşi yer,
Toplayım bir parça Gürcü, Abaza,
Türkmen’e ver yahni ile burmayı,
Elime geçerse on kadar Zaza
Arab’ın önüne döktür hurmayı”
Yolar sakalını kavlak satarım.”[27]
Evliya Çelebi’de Danimarkalı gezgin Carsten Niehbur da Zaza halkından bahsetmektedir.[28] Diğer taraftan Zazalar için sinonim kullanımlardan biri olan Dimili-Dumbili kullanımına çok yakın aşiret isimleri erken dönem İslami kaynaklarda geçmektedir. Yakubi’ye göre 800 yıllarında İrani göçebelerin en batısındaki kabilenin adi Debabile idi.[29] Muhtemelen bu Debabile Botan ve Hakkari yöresine hakim olan ve Kürtler tarafından bölgeden sürülen Zaza Dumbililerin söylenişinin galatıydı. Ayrıca, Anadolu’da kurulan ilk Kürt beyliği ancak Deylemli (Zaza) desteği ile kurulabilmişti. Deylemlilerin tüm Ortadoğu bölgesinde hakimiyetlerini artırdıkları dönemde Mervaniler ortaya çıkabilmişler, hanedanın kurucusu Ebu Ali İbn Mervan Deylemli olan yengesinin onayı ve izni üzerine bölgeye hakim olabilmiştir.[30]
Anadolu’ya göçlerinin akabinde Zazalar beylik ve aşiret konfederasyonu olarak örgütlenmişlerdir. Şerefname’de sayılan Mirdasi, Pazuki, Swedi, Melkişi beylikleri Zaza bölgelerine hakim durumdaydılar. Ancak bu beylikler hakkında ayrıntılı bilgiye sahip değiliz. Kürt tarihçi Şerefhan Zaza halkından ya da dilinden bahsetmez. Sadece Zazalar için sinonim kullanım olan Dimili-dumbulilerden ve Zazaların dil olarak en yakın akrabaları olan Goranlardan bahseder. O İran Kürtlerinin Goran olarak bilindiğini, Siyah Mansur, Cengi, Zengine, Pazuki beyliklerinin Goran olduğunu söyler. (s.15), Bradost’un (s. 330), Kelhurların da Goran (s.354) olduğunu ifade eder. Ayrıca Şerefhan Dunbililerden de bahseder. Dunbililerin Botan ve Hakkâri civarında bulunduklarını ve Kürtler tarafından daha sonraki yıllarda Hoy bölgesine sürüldüğünü anlatır.[31]
Zaza ve Goran beyliklerinin kaderi büyük ölçüde Osmanlının doğuya doğru ilerleyişi tarafından belirlenmiştir. Osmanlının bölgeye hâkimiyetinden önce Zaza ve Goranlar Kürtlerden çok daha geniş araziyi kontrol ederlerken, Kürtler büyüyen yeni süper güç Osmanlı’nın müttefik olmaları nedeni ile Zazala ve Goranlar arazilerinin çoğunu Kürtlere terk etmişlerdir. Bunda Kürtlerin büyük çoğunlukla Sünni veya Yezidi olmalarına karşılık Zaza ve Goranların büyük çoğunlukla Heteredoks Şii olmalarının etkisi bulunmaktaydı.[32] Sonuç olarak Zaza ve Goran beyliklerin çoğunluğu hâkimiyetlerini kaybetmişler ve Zaza ve Goran dili çok daha az alanda konuşulur duruma düşmüştür. Bugün İran da Goran dili çok az bir insan kitlesi tarafından konuşulur haldedir.
Son yüzyıl içerisinde Zazaların tarihinde iki kritik olay meydana gelmiştir. Bunlar Dersim ve Şeyh Said hadiseleridir. Kürt milliyetçilerinin de kabul ettiği üzere Şeyh Said isyanı Zazalarca yürütülmüş bir harekettir. Kürtler isyana çok sınırlı düzeyde katılmışlardır. Hatta büyük çoğunlukla devletle işbirliği içinde olmuşlardır.[33] İsyanın Zaza karakteri bu isyan üzerine çalışmış olan Olson[34] ve Gunter[35] gibi yazarlarca da doğrulanmaktadır. Alevi Zazalarla Sünni Zazalar arasındaki bölgeye yerleşik olan ve önemli bir kısmı Alevi olan Kürtçe konuşan Şadilli aşireti Necip Ağa emrinde orduyla beraber ortak hareket ederek, Karakoçan’dan Mendo boğazına kadar Şeyh Said kuvvetleriyle çarpışmışlardır.[36] Dersim isyanı ise Alevi Zazalar tarafından yürütülmüştür. İsyana katılan aşiretlerin tamamı Zaza’dır. Tunceli’de az sayıda bulunan Alevi Kürtler ise Seyit Rıza’nın yanında yer almamışlardır. İsyanın merkezinde yer alan Nazimiye’nin tek Kürtçe konuşan köyü olan Kimsor köyü, köyün kendi internet sitesine göre tarafsız kalmıştır.[37] Ayrıca bu bölgede bulunan Şadilli aşireti de devletle işbirliği içinde olmuştur.[38] Bölgedeki Kürtlerin (alevi olsun sünni olsun) isyana destek vermemeleri, Zaza hareketince Dersim isyanının tamamen Zaza isyanı olarak takdim edilmesine neden olmuştur.
İlginç olarak Zazalar merkezi otorite ile sürekli olarak sorunlu olmuşlar ve Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye Cumhuriyeti ile hiç bir zaman mutlak manada iyi ilişkiler içinde olmamışlardır. Örneğin II. Abdülhamid döneminde kurulan Hamidiye alayları içerisinde ağırlıklı olarak Kürt olmakla birlikte Türk (Karapapak) ve Arap aşiretleri de bulunmasına rağmen Zaza aşiret alayı bulunmamaktaydı.[39] Yine Zazalar genç Türkiye Cumhuriyetine iki defa en ciddi ayaklanmayla cevap vermişlerdir. Bunlardan ilkine Şeyh Sait diğerine ise Seyit Rıza önderlik etmiştir. Son olarak Zazaların devlet otoritesini güçlendiren 1982 anayasasının en az destekçisi olmaları beklenen bir Zaza davranışı olmuştur.[40]
Bu bağlamda Zazaların PKK ile ilişkisi de ilginçtir. Onlar PKK zayıf iken yanında olmuşlar ancak PKK ve örgütlü Kürt milliyetçiliği güçlenip bir otorite ve baskı merkezi haline gelince ondan uzaklaşmışlardır. Alevi ve Sünni Zazaların PKK’ya destekleri de oldukça sınırlıdır. Zazaların yaşadığı alanlar ağırlıklı olarak dağlık alanlar olmasından dolayı PKK’nın yaptığı eylemlerin çok önemli bir kısmı Zaza bölgelerinde olmasına rağmen Zazalardan PKK’ya katılım oldukça sınırlıdır. 2008, 2009, 2010 yıllarında ölen 407 PKK militanının ancak % 3,5’i Zazadır. Ayrıca bu oran gitgide azalmaktadır. 2001, 2002, 2003 yıllarında ölen 255 militanın ise % 7,5’i Zaza iken 7-8 yıl sonra bu oranın yarıya düşmesinde yükselen Zaza bilincinin etkisi kadar PKK’nın ve Kürt milliyetçiliğinin baskıcı hale gelmesinin etkisinin olduğu muhakkaktır.[41] Ayrıca PKK Zaza bölgesi olan Dersime yerleşmekte zorluk çektiği, bölgede diğer sol örgütleri tasfiye etmek zorunda kaldığı bilinen bir gerçektir.[42]
Zaza Dili ve Edebiyatı
Zazaca (Zazaki) Hint-Avrupa dil ailesinin Hint-İrani dalının İrani alt grubundaki bir dildir ve Goranice ile birlikte Partcanın en az değişen seklidir.[43] Zazacanın içinde bulunduğu İrani dil grubu içerisinde Osetçe, Ermenice, Peştunca, Farsça, Beluçca, Kürtçe, Talışça gibi diller yer almaktadır. Bu dillerin bir biri ile yakınlığı Germen dilleri olan İngilizce, Almanca, İsveççe ve Flamanca’nın bir biri ile yakınlığı gibidir. Paul Zazaca’ya en yakın İrani dillerin Talışi, Gorani ve Herzendi (İrani olan Azeri) olduğu Tablo 1’de göstermektedir. Diğer taraftan her ne kadar Zazaca İrani diller ailesi içinde olsa da İran’ın resmi dil olan Farsçanın lehçesi olmadığı gibi Kürtçenin de lehçesi değildir.
Aşağıda
yer alan Tablo I İrani dil ailesinde ses değişimleri bağlamında Zazacanın dilsel konumunu göstermektedir. Örneğin Zazaca’daki “h” sesi, “üç” rakamının söylenişinde olduğu gibi Kürtçe ve Farsça ’da bulunan “s” sesine dönüşmektedir. Yine Kuzey İrani dil öbeğinde “b” sesi güney İrani dillerde “d” sesine dönüşmektedir. Kapı, Zazaca’da “b” sesi ile başlarken Farsça ve Kürtçede “d” sesi ile başlaması bu farklılaşmayı göstermektedir. Diğer bir örnek de “r” sesinin dönüşümünde görülebilir. Zazaca yılın söylenişinde “r” sesi Kürtçe ve Farsçada “L” sesine dönüşmüştür.
zazaca alfabe
Tablo I: Zazacanın İrani diller arasındaki Yeri [44]
(Pth.-Partça, Gor.-Gorani, Az.- Türkik olmayan Azeri (Herzendi), Zaz.-Zaza, Tal.-Talış, Semn.-Semnani, Casp.-Hazar, CD-Merkezi Dialekt, Bal.-Beluç, Kd.-Kürtçe, Pers.-Farsça)
Keskin Zazaca’nın kendi içinde bir bütünlük sağlayan 3 lehçeden (diyalekt) oluştuğunu belirtmektedir. Bunları Kuzey, Merkez ve Güney olarak sıralamaktadır. Bu sınıflandırmanın, dilbilimsel olarak sadece dildeki ses, şekilbilim (morfolojik) ve kelime hazinesi (leksikolojik) açısından değil, dili konuşanlarla inanç bazında da örtüştüğünü; Kuzey Zazacasının tamamıyla Alevilerce, Merkez Zazacasının ağırlıklı olarak Şafii, Güney Zazacasının ise Hanefi Zazalarca konuşulduğunu ifade etmektedir. Ayrıca Zazaca’ya ana dili olarak çok iyi hakim olan ve günlük hayatında kullanan, az çok farklı ağızları bilenler arasında genelde tüm lehçeler arasında anlaşma sağlanabileceğini belirtmektedir. [45]
Zazalar uzun sözlü edebiyat geleneklerine rağmen yazılı Zaza edebiyatı yaklaşık son iki yüzyıl içinde Arap alfabesinde ortaya çıkmıştır. İlk bilinen Zazaca metinler 1798 ile 1833 yılları arasına tarihlenen Diyarbakır’da bulunan Aleviliğe ait elyazmalarıdır.[46] İlk Zazaca basılı eser ise Liceli Zaza Ahmede Xasi’nin Kürt din adamlarının Zazaların kültürel birikimlerinin olmadığına ilişkin şakalarına cevap olarak yazdığı 1899 yılında basılan Zazaca mevlittir.[47] İkinci Zazaca eser Siverek müftüsü Osman Efendiyo Babic tarafından 1906 da yazılan ve 1933 te Şam’da basılan mevlittir.[48]
Zazaca yayındaki 60 yıllık sessizlikten sonra, Zazaca bölüm içeren Roja Newe dergisinde 1964 yılında ilk Latin harfleriyle Zazaca yayın yapılmıştır. Daha sonraları 1980′e kadarki dönemde bazı solcu dergilerde Zazaca edebiyat örnekleri görülmüştü.[49] Fakat Zazaca edebiyatının yeniden doğuşu Avrupa’daki Zaza göçmenler tarafından 1980 sonrasında meydana getirilmiştir. Bu dönem “Zazaca’nın Rönesans’ı” olarak tanımlanmaktadır. Zaza aydınlarınca bu dönemde Piya, Ayre, Desmale Sure, Ware gibi dergiler yayınlanmıştır. Bu dergilerde Zazacanın ayrı bir dil olduğu Zazalar tarafından açık olarak dile getirilmiştir.
Selcan 2004 yılına kadar yayınlanan dergilerin listesini vermektedir.
1. Kızıl Yol Fransa, 5 sayı
2. Ayre İsveç, 14 s.
3. Piya İsveç, 15 s.
4. Raa Zazaistani 2 s.
5. Waxt Darmstadt, 4 s.
6. Raştiye Fransa, 8 s.
7. Desmala Sure Londra, 16 s.
8. Ware Frankfurt, 13 s.
9. Tija Sodıri Frankfurt, 6 s.
10. Vengê Zazaistani Fransa, 3 s.
11. ZazaPress Stockholm, 15 s. (2004 yılına kadar)[50]
Kağıt olarak yayımlanan dergilerin yanında internet ortamında yayınlanan Zazaca internet siteleri ve dergileri de bulunmaktadır. Bunların çoğunluğu www.zazaki.de gibi Zazaların ayrı bir halk olduğunu savunanlara ait olsa da Zazalar arasında Kürt milliyetçiliği yapan bir grup tarafından çıkarılan (www.zazaki.net) gibi online yayınlar da mevcuttur.
Türkiye’de Zazacanın yayınlarda kullanılması oldukça yenidir. Türkiye’de tamamı Zazaca olarak yayınlanan ilk dergi ise Erzurum’da yayınlanan “Vatı” dergisidir. Halen Malatya’da Miraz adında iki aylık felsefe ve edebiyat dergisi yayınlanmaktadır. Ayrıca Yılmaz Güney’in Duvar filmi, tarihte Zazaca’nın sinemada kullanıldığı ilk filmdir.[51] Türkiye’de ilk uzun metrajlı Zazaca film ise 2011 yılında,[52] ilk kısa metrajlı film ise 2010 yılında çekilmiştir.[53]
Zazaların yaşadığı coğrafya ve Nüfus
Zazalar temel olarak merkezi doğu Anadolu bölgesinde yoğunlaşmış bir halktır. Zaza yazarlardan Selcan, Zazaların Doğu Anadolu’nun Kuzey Fırat yöresinde 37,8°- 42° enlem ile 37,8°- 40° paralelleri arasında yaşadıklarını belirtmiştir.[54]
Kurij[56], Selcan,[57] Lezgin[58] ve Keskin’in[59] verdiği bilgilere göre Zazaların yaşadığı yerleşim yerlerini aşağıdaki gibi sıralayabiliriz.
1-Adıyaman İli; Gerger ilçesi,
2-Aksaray İli; Ortaköy ilçesi,
3-Ardahan ili; Göle İlçesi,
4-Bingöl İli; Merkez, Adaklı, Genç, Karlıova, Kiğı, Solhan, Yayladere ve Yedisu ilçeleri,
5- Bitlis ili; Mutki İlçesi,
6- Diyarbakır ili; Merkez, Çermik, Çınar, Çüngüş, Dicle, Eğil, Ergani, Hani, Hazro, Kocaköy, Kulp ve Lice ilçeleri,
7- Elazığ İli; Karakoçan, Maden, Arıcak, Palu, Kovancılar, Sivrice ve Alacakaya ilçeleri,
8- Erzincan İli; Çayırlı, İliç, Kemah ve Tercan İlçeleri,
9- Erzurum İli; Aşkale, Çat, Tekman, Karayazı ve Hınıs İlçeleri,
10-Gümüşhane ili; Kelkit, Şiran İlçeleri,
11-Malatya ili; Pütürge ve Arguvan ilçeleri,
12- Mardin ili; Derik ilçesi,
13- Kars ili; Selim ilçesi,
14-Kayseri ili; Sarız ilçesi,
15) Konya ili; Ereğli ilçesi
16) Muş İli; Varto içesi ve batı bölgesinde bazı köyler,
17) Siirt İli; Baykan ilçesi,
18) Sivas ili; Kangal, Zara, Ulaş, İmranlı ve Divriği İlçeleri,
19) Şanlıurfa ili; Siverek ilçesi,
20)Tokat ili; Almus ilçesi,
21) Tunceli ili; Merkez, Çemişgezek, Hozat, Mazgirt, Nazimiye, Ovacık, Pertek ve Pülümür İlçelerinde Zaza nüfus barındıran yerleşim yerleri bulunmaktadır.
Ayrıca Selcan 10 bin civarında Zaza’nın Kazakistan’da yaşadığını aktarmakta,[60] Aralekova ise yarım milyon Zaza’nın Avrupa’da göçmen olarak meskûn bulunduğunu belirtmektedir.[61] Diğer taraftan Ankara, İzmir ve İstanbul gibi büyükşehirlerde kayda değer miktarda Zaza nüfus bulunmaktadır.
Nüfus
Zazaların nüfusu ile ilgili gerçek bilgiler nüfus sayımlarında etnik köken sorulmadığı için bilinmemektedir. Ayrıca politik ve ekonomik nedenlerle Zazaların önemli bir kısmı bugün göçmen konumunda olması da Zazaların sayısının bilinmesini zorlaştırmaktadır. Bu nedenle Zazaların sayısı ile ilgili birbirinden farklı rakamlar söz konusu olabilmektedir. Zazaların sayısına dair tahminler 1 milyondan[62] 6 milyona[63] kadar farklılık gösterebilmektedir. Izady,[64] Kaya[65]gibi birçok yazar da Zazaların 3-4 milyon civarında nüfusları olduğunu belirtmektedir. Diğer taraftan tüm bu farklı rakamlara rağmen Türkiye’deki Zaza nüfusu toplam nüfus içinde %3’den az olmadığını %7’den fazla olmadığını söylemek hata olmayacaktır.
Din
Zazaların tamamı bireysel din değiştirme vakaları dışında Müslüman bir topluluktur. Ancak mezhepsel olarak bölünmüş bir yapıdadırlar. Kuzey bölgesindekiler alevi iken güney ve güney batı kesiminde yasayanlar Sünni Hanefi doğuda yaşayanları ise Şafi’dir. Alevi Zazalar, Tokat, Kayseri, Dersim, Sivas, Gümüşhane, Bingöl’ün kuzeyi Muş, Erzurum ve Erzincan bölgesinde yaşamaktadırlar. Hanefi Zazalar ise Aksaray, Çermik, Çüngüş, Siverek, Gerger bölgesinde meskûndurlar. Şafi Zazalar ise Elâzığ, Bingöl, Mutki, Lice, Hazro, Baykan bölgesinde yaşamaktadırlar.[66]
Din Zazalarda bütün Ortadoğu halklarında olduğu gibi önemli bir toplumsal realitedir. Ancak din Zazaları diğer halklardan ayıran en önemli olgu değildir. Zaza Alevileri diğer Anadolu Alevileri ile büyük ölçüde aynı dini ritüelleri yerine getirirler. Diğer taraftan Şafi yada Hanefi Zazalar ise komşuları olan farklı etnik gruplardaki Hanefi yada Şafilerden belirgin şekilde farklı değillerdir.
Zazaların Türkiye’deki diğer etnik gruplardan ayıran temel özelliklerinden biri de onların en yüksek Alevi oranına sahip etnik grup olmalarıdır. Bunda Heteredoks Şii inancına ait meteryalların Zaza diline yakın olan İrani dillerde yazılmış olmasının da etkisi olmalıdır. Ehli Hak inancına ait kelamlar Zazacaya en yakın dil olan Goranice yazıldığı gibi[67]Alevilik üzerinde çok derin etkileri olan Hurufi inancının kurucusu Fazlullullah Esterebadi kitabını yine Zazacaya yakın olan Gurgan-Esterebad lehçesinde yazmıştır.[68]
KİMLİK VE ETNİSİTE
Zaza kimliğini oluşturmak için 3 fikir rekabet halindedir. Bunları 1-Zazalar Kürt’tür 2-Zazalar Türk’tür 3 Zazalar Zaza’dır şeklinde sıralayabiliriz. İlk fikir ittifak halinde bütün Kürt milliyetçisi gruplar ve fraksiyonlar tarafından savunulmaktadır. Ayrıca Türkiye cumhuriyeti devleti ve genel Türk kamuoyu da bu fikirdedir. Zazaların Türk kökenli olduğu ikinci fikir bir dönem devlet ve bazı Zazalar tarafından savunulmuştur. En son ve en yeni fikir Avrupa’daki göçmen Zazalar arasında uyanmış batılı yazarların Zazaca’nın ayrı bir dil olduğu konusundaki kanıtları ile güçlenmiş ve son dönemde Türkiye’deki Zazaları da etkilemeye başlamış bir fikirdir.
Lehçeciler ve “Zazalar Kürt”tür Tezi
Birçok konuda tartışma ve mücadele halinde olmalarına rağmen Zazaların Kürt olduğu, dillerinin Zazacanın bir lehçesi olduğu tezi farklı fikir, ideoloji ve eylem türünü benimsemiş ılımlı ya da radikal, İslamcı yada laik bütün Kürt grupları tarafından iddia edilmekte ve öne sürülmektedir. Kehl Bedrogi, Kürt milliyetçilerinin Zazalara karşı bu tutumlarını, ” diğer taraftan Kürt milliyetçiliği Zazaların Kürtlerle aynı kökenden geldiğini belirtmiş ve bu tezlerini desteklemek için Zazaca’yı bir lehçe olarak ilan etmişlerdir” şeklinde özetlemektedir.[69]
Kürt milliyetçileri Zazaların Kürt olduğuna dair iddialarını kanıtlamak için tarihi Zaza figürlerini Kürt olarak ilan etmekte ve Şeyh Sait ve Seyit Rıza gibi Zaza kökenli kişilerin Kürdistan için savaştığını iddia etmektedirler. Fakat Zaza hareketi içindeki Zazalar onların Zaza olduğunu Kürt olmadıklarını ve Kürtlerin onların yanında da değil devletin yanında bulunduklarını savunmaktadırlar.[70] Ayrıca Kürt milliyetçileri Zazaların Kürt olduğunu ispat etmek için genelde, iç (Kürt milliyetçilerinin yayınları) ve doğulu eski kaynakları ön plana çıkarmaktadırlar. Bunlardan Lezgin Arap, Türk ve İran kaynaklarının Zazaları Kürtlerin bir parçası olduğunu ve hiçbirinin aksini iddia etmediğini ifade etmektedir.[71]
Kürt milliyetçileri Zaza hareketine karşı mücadele etmek için farklı teknik ve taktikleri uygulamaktadırlar. Bu bağlamda dış düşmanların suçlanması en bilinen ve etkili yöntem olmaktadır. Kürt milliyetçileri kendilerinin “Zaza Problemi” için Devleti ve Ermeni akademisyenleri bu bağlamda suçlamaktadırlar. Kürt milliyetçileri genel olarak Zaza hareketinin MIT tarafından oluşturulduğunu milli istihbarat teşkilatının bu komplonun arkasında olduğuna iddia etmektedirler. Abdullah Öcalan’da bu fikirdedir.[72] Diğer taraftan bazı Kürt milliyetçileri diğer batılı bilim adamlarının yanında Ermeni bir kaç akademisyenin Zazalar hakkında makaleler yazmasını bir komplo havasında sunmakta ve “Zaza Problemi” için Ermenileri suçlamaktadırlar.[73] Onlar aynı zamanda bu Ermeni yazarların Kürtleri bölmek istediğini iddia etmektedirler.[74] Bir başka Kürt milliyetçisi ise Ermeni akademisyenlerin Zazalar üzerine çalışmalarını tarihi Ermeni Kürt karşıtlığının da etkisi ile emperyalizmle ilişkilendirmektedir.[75]
Kürt milliyetçileri tarihi düşmanlıklardan ötürü birkaç Ermeni akademisyenin Zazalar üzerine çalışmasını komplo olarak öne sürmelerine karşılık Zazalar üzerine en fazla çalışma yapan ya da Zazaların Kürt olmadığını ispat edenler kesinlikle Ermeniler değildir. Bu konuda Almanların tartışmasız üstünlüğü vardır. İlk Zazaca derlemeleri yapan Lerch Alman olduğu gibi ilk defa Zazacanın Kürtçe olmadığını ispat eden Mann-Haddank’ta Alman’dır. Öte yandan Zazaca üzerine ilk enstitü de Almanya’da açılmıştır.[76] Zazacanın okullarda öğretilmeye başlanması Avrupa ve özellikle Almanya’da olmuştur.
Kürt milliyetçileri aynı zamanda Zazalarla ilgili kültürel ve akademik faaliyetleri engellemeyi de bir yöntem olarak benimsemişlerdir. İlk başta İrani diller konusunda uzman olan Haddank’ın 1930′larda Zazalar hakkında çalışması meşhur Kürt milliyetçilerinden Celadet Bedirhan tarafından engellenmeye çalışılmıştır.[77] Yine Tunceli üniversitesinde Zazaca’nın öğretilmeye başlanmasını protesto etmek için Kürt milliyetçisi öğrenci grubu eylem yapmıştır.[78] Bingöl üniversitesinin Zazalar üzerine uluslararası konferans düzenlemesi Kürt milliyetçisi gruplar tarafından protesto edilmiştir.[79]
Bazı durumlarda Kürt milliyetçileri Zazalara ilişkin faaliyetleri fiziksel güç kullanarak engellemeye çalışmaktadırlar. Sait Çiya Kamer Özkan’ın Zazacı olduğu bahane edilerek radikal Kürt grupları tarafından öldürüldüğünü, Avrupa’da Zazalar tarafından organize edilen kültürel aktivitelerin Kürt milliyetçisi gruplar tarafından fiili saldırılara maruz kaldığını, Avrupa Birliğince İstanbul’da yapılan azınlık grupları toplantısında Zaza katılımcının konuşmasının Kürt milliyetçisi gruplarca engellendiğini belirtmiştir.[80] PKK’da Zazalar karşısında inisiyatif almış 2009 yılında Tunceli’de dağıttığı bildirilerle Zaza hareketini tehdit etmiştir.[81]
Diğer taraftan Kürt milliyetçisi adayların 2011 genel seçimlerinde Zaza bölgelerinde yenilgiye uğramaları ya da beklenenden daha az destek bulmaları Kürt milliyetçilerinin Zazalara karşı tehdit ve fiili tecavüz şeklindeki saldırılarını artırmalarına neden olmuştur. Bu bağlamda Abdullah Öcalan seçimden hemen sonra PKK’ya Zaza hareketini hedef göstermiş[82] akabinde PKK, Zazalara karşı eylemlerini yoğunlaştırmış Zaza sivillere ve politikacılarına saldırılarını başlatmıştır. PKK Zaza işadamlarını[83] ve sivilleri kaçırmış ve öldürmüş,[84] Zaza bölgesindeki inşaat şantiyelerini yakmış, isçileri kaçırmış,[85] önde gelen Zaza politikacılardan birinin akrabasını öldürmüştür.[86]
Kürt milliyetçileri komplo teorileri dışında iki faktörün Zaza hareketinin oluşmasında etkili olduğunu düşünmektedirler. En başta Kürt milliyetçileri kendilerini suçlamakta ve bazı Kürt milliyetçilerinin Türkiye’de Kürtlerin tamamına yakının konuştuğu Kurmanci lehçesini ön plana çıkarmalarının Zazalarda tepkiye neden olduğunu belirtmektedirler. Ayrıca Sovyetler Birliğinin çökmesinin sosyalist Kürdistan devrimine olan inancı kırdığını ve bunun da bölgeci Zazacı eğilimlere boşluk yarattığını düşünmektedirler.[87]
Kürt milliyetçilerinin iddialarının aksine Türkiye’de devletinin resmi pozisyonu da Kürt milliyetçilerinin lehçeci tezini desteklemektedir. Bu desteğin birçok kanıtı bulunmaktadır. Örneğin, devletin resmi televizyonu PKK ve diğer Kürt milliyetçileri ile paralel şekilde Zazaca’yı Kürtçenin bir lehçesi olarak tanımlamaktadır.[88] Ek olarak Kürtçe yayın yapan TRT6 da Zazaca programlar yapan Muhammed Dara Akar da Zazaca’nın Kürtçenin lehçesi olduğunu söylemektedir.[89]Hatta Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı da aynı şekilde Zazaca’yı Sorani ile birlikte Kürtçenin bir lehçesi olarak tasnif etmiştir.[90] Son olarak 2012-13 öğretim yılının hemen öncesinde yayınlanan ve Milli Eğitim Bakanlığı tarafından Zazaca’nın öğretilmesi amacıyla hazırlanan kitapta, Zazaca’nın Kürtçenin bir lehçesi olarak sunulduğu ve Kürt milliyetçileri tarafından kullanılan alfabenin esas alındığı görülmektedir.[91] Milli Eğitim Bakanlığının bu politikası ile Kürt milliyetçilerinin temel sorunlarından biri olan “dil sorunu” Zazaca lehçeleştirilerek Kürt milliyetçileri lehine çözümlenmiş durumdadır. Ayrıca her ne kadar Zazalar aksini iddia etseler de devlet ve Kürt milliyetçileri ortak olarak Dersim ve Şeyh Sait isyanının Kürt isyanı olarak tanımlamaktadırlar. Zaza hareketi, devletin Kürt milliyetçilerinin tarafında olmasından ve Kürt milliyetçilerinin inkarcı tutumlarından rahatsızdırlar.[92]
Özet olarak Zazalara karşı devletin bakış açısı ile Kürt milliyetçileri ve PKK’nin bakış açısı arasında kayda değer bir fark bulunmamaktadır. Kısacası her ikisi de Zazaları Kürtlerin bir alt grubu olarak görmektedir.
Zazalara karşı Kürt milliyetçilerinin tezlerinin devlet tarafından desteklenmesinin farklı nedenleri bulunmaktadır. Türkiye’de devletin ve genel kamuoyunun Zaza realitesini kabul etmemesinin nedenleri; yaygın ve yoğun cehalet, yeni fikirlere direnç, etnisite konusundaki korkular ve bürokrasinin yapısal sorunları olarak sıralanabilir.
Öncelikle 80 yıldır onlarca bilim adamının yüzlerce bilimsel çalışmada ortaya koyduğu “Zazaca’nın ayrı bir dil, Zazaların ayrı bir halk olduğu” bilimsel gerçeğinin ret ve inkarının temel açıklaması yaygın ve yoğun cehalettir. Cehalet toplumun sadece alt ve orta katmanlarında değil okumuş üst katmanlarında da vardır. Buna ilişkin örneklerinden biri 2012 yılında RTÜK’ün Zazacanın sınıflandırmasına ilişkin uluslar arası tasnifleri hiçe sayıp Zazacanın konumunu inkarcı bir bakış açısına sahip Kürt enstitüsüne sormasıdır. Akabinde de bilimsel onlarca eserin ortaya koyduğu realiteye rağmen Zazacanın varlığı inkar edilerek Zazaca lehçe olarak tanımlanmasına karar verilmiştir.[93]
Bu cehaletin bir sebebi de geleneksel uygulamalara güven ve etnisite konularından duyulan korkulardan kaynaklanmaktadır. Ayrıca devlet ve genel Türk kamuoyunda yeni bir etnik grubun yeni bir etnik sorun olduğu algısı bulunmaktadır. Avrupa’da ilk Zaza hareketinin ortaya çıktığı “Zazaların Kürt olmadığını ayrı bir etnik grup olduğunun Zazalar tarafından ilk kez ilan edildiği 1980’lerde Türkiye’de en çok satan gazetelerden birinin manşeti “ve simdi Zaza sorunu” seklindedir. Bu bakış açısı alışılan etnik gruplamanın değiştirilmemesi ve dolayısıyla Zazaların etnik tanımlanmasının “Zazalar Kürt’tür” şeklinde sabit kalmasını gerektirmektedir.[94]
Bir diğer etkende Osmanlıda uygulanan millet sistemi uygulamasının sekil değiştirerek devam etmesidir. Osmanlı devleti döneminde küçük parçalar bütünleştirilerek yönetilmeye çalışılmış ve farklı gruplar tek bir kompartıman olarak düşünülmüştür. Osmanlı devletinin bu yaklaşımı Makedonlara karşı da uygulanmış ayrı bir Makedon kimliği reddedilerek bu grup Bulgar kompartımanına dahil edilmiştir. Bu yaklaşım Bulgar milliyetçilerinin Bulgar saydıkları Makedonlar adına Selanik çevresinde ve günümüz Makedonya’sında binlerce Müslümanı katletmelerine ortam sağlamıştır. Osmanlı’nın bu yaklaşımı sonucunda ayrı bir Makedon milletinin oluşması bölgenin Osmanlı hâkimiyetinden çıkması ile mümkün olabilmiştir. Bugün Zazalara ilişkin uygulamada bu millet sistemi alışkanlığın etkileri gözlenmektedir. Örneğin devlet Zazaca yayınları ayrı bir kanal kurarak yapma yerine Akar örneğinde de görüldüğü üzere Zazaları Kürt olarak tanımlayanların eliyle TRT6 içinde yürütmektedir
Ayrıca devlette sürekliliği temsil eden bürokrasinin işleyiş biçimi ve yüksek düzeyli bürokratların profili de bunda etkilidir. Türkiye’de bürokrasi de yükselmek için entelektüel kapasitenin geliştirilmesine gerek bulunmamaktadır. Bu nedenle batılı akademisyenlerin Zazaların ayrı bir etnik grup olduğunu ispat eden sayısı yüzden fazla araştırmaları ve tezleri bürokrasinin alışılmış zihin duvarlarını aşamamaktadır. Buna mukabil örneğin Türkiye’nin komşusu İran’ın vali ve genelkurmay başkanlarından Kürtler üzerine bilimsel kitapları olanlar (Arfa ve Attar) bulunurken onların Türk meslektaşlarının hiç birisinin böyle bir çalışması mevcut değildir. Yine İngilizlerin Erzurum’daki konsolosluk görevlilerinden olan Soane, Rusların Erzurum, Tebriz ve Urumiye’deki diplomatlarının Ortadoğu dilleri üzerine yetkinlikleri ve onların bilimsel çalışmalarına karşılık Türk diplomatlarında böyle bir nitelik gözlenmemektedir. Etnisite ve etniklik üzerine konuşmak ve politika geliştirmekten geleneksel korkuları nedeniyle uzak duran, “millet sisteminin” geleneksel bakış açısının cenderesinden çıkma cesareti gösteremeyen ve rutini yerine getirerek otomatik ya da kulis faaliyetleriyle üst kademelere yükselmiş, entelektüel kapasitesini geliştirme gereğini hissetmemiş Türkiye’nin üst bürokrasisinin Zazalar konusunda batılı bilim adamlarının 80 yıl boyunca ortaya koyduğu ”Zazaca’nın ayrı bir dil Zazaların ayrı bir halk olduğu” bilimsel gerçeğini yok sayması ya da reddetmesi kadar normal bir şey olamaz.[95]
2-Zazalar Türk’tür Tezi
Bazı Zazalar ve bazı Türk milliyetçileri Zazaların Türk asıllı olduğunu iddia edegelmişlerdir. Bunlardan Hasan Resit Tankut Zazaların Türk asıllı olduğunu Zaza kelimesinin eski Türkçe de “sak” tas kelimesinden geldiğini ve Zazaların taşlık bölgelerde yasadığı için böyle denildiğini ifade etmektedir.[96] Sevgen ayni iddiayı Dersim Zazaları için tekrarlamıştır.[97] Bu görüş bazı Zaza yazarlar tarafından da tekrarlanmıştır. Bunlara Vartolu Alevi Zaza Şerif Fırat, Zazaların Arap istilası döneminde İranı terk ettiklerini ve zaman içinde Türkçe olan dillerini unuttuklarını belirtmiştir.[98]Diğer bir Zaza Hayri Başbuğ Zazaların doğu Anadolu’yu eski tarihlerde kısa süreliğine kontrol eden Subar Türklerinden geldiğini söylemektedir.[99]
3-Zaza hareketi ve Zaza kimliğinin ortaya çıkışı
Oldukça yakın zamanda ortaya çıkan Zaza kimliğinin ortaya çıkışı ve Zazaların Kürt olduğunu iddia eden geleneksel bakış acısına meydan okuyan yeni bir akımdır. Zazalar hakkındaki batılı bilimsel eserlere Zazaların ulaşabilmesi, Avrupa ülkelerine göç, Sovyetler Birliğinin çöküşü, teknoloji ve bilişim dünyasındaki gelişmeler ve Kürtçe yayınların artması, Kürt milliyetçiliğinin yaygınlaşması ve radikalleşmesi, Türkiye’deki liberalleşme ve Avrupa birliği sureci Zaza kimliğinin oluşmasının ve taban bulmasında başlıca faktörleridir.
Zaza kimliğinin oluşmasında belki de en önemli faktör Zazalar üzerine yapılan bilimsel çalışmaların Zazaların ayrı bir halk olduğunu ispat etmeleridir. Mackenzie, Minorsky, Haddank gibi akademisyenlerin Zazacanın Kürtçenin bir lehçesi olmadığını kesin olarak ispat etmeleri Zaza kimliğinin ortaya çıkmasının temel belirleyicisi olmuştur. Bu nedenle söz konusu çalışmaların var olmaması halinde Zaza kimliğinin ortaya çıkmasının mümkün olmayacağını söylemek abartı olmayacaktır.
Zaza kimliği temel olarak Bruinessen ve Wilgenburg gibi yazarlarında belirttiği üzere Avrupa’da ortaya çıkmıştır. Avrupa’ya göç Zazaların Zazalar hakkında bilimsel eserlere ulaşmasını sağlamıştır. Örneğin önde gelen Zaza akademisyenlerden Selcan, Üniversite’de araştırma yaparken Zazaca’nın Kürtçenin bir lehçesi olmadığını ve Zazaların Kürt olmadığı bilimsel gerçeğini kabul etmek durumunda kaldığını ifade etmektedir.[100]
İlginç olarak Zaza kimliğinin Avrupa’da ortaya çıkışı diyalektik bir şekilde Kürt milliyetçiliğinin faaliyetleri ve çabaları ile ilişkilidir. Öncelikle Kürt milliyetçileri Kürtçenin eğitim dili olarak tanınmasına yönelik çalışmaları Zaza kimliğinin ortaya çıkmasını etkilemiştir. Bruinessen Avrupa’daki bu sureci;
“Türkçe dışında tüm yerel dillerin yasaklandığı Türkiye’de, kişinin kökensel olarak Kurmanci ya da Zazaca konuşması önemli görünmemiştir. Buna karşılık Avrupa’da, Kürt eylemcilerin göçmen Kürt işçilerini harekete geçirebilmek için bulundukları girişimlerden biri, Türkiye’den göçmen olarak gelen herkesin ana dilinin Türkçe olmadığının resmen tanınması ve Kürtçe’nin okullarda ana dillerden biri sayılması için, ana dilde eğitimdir. Bu Zazaca konuşanları kaba bir ikilemle karşı karşıya bırakmıştır: Onlar da çocuklarına Alman okullarında “ana dil” olarak Türkçe yerine Kurmanci öğretilmesini talep etmeli midirler? Bazıları, kendi bölgelerinde kendilerinden önceki kuşaklar her zaman Kurmanci’yi lingua franca olarak öğrenmiş oldukları için bunu talep ettiler; ancak belirgin bir huzursuzluk baki kaldı. Bu Zazaca konuşanlarla Kurmanci konuşanların çıkarlarının açıkça özdeş olmadığı bir meseleydi” seklinde anlatmaktadır.”şeklinde özetlemektedir.[101] Diğer bir ifade ile Avrupa’da Kürt milliyetçilerinin Kürtçe öğretim talepleri diyalektik şekilde Zazaların kendi dillerinde eğitim taleplerini doğuran bir neden olmuştur.
Kürt milliyetçilerinin Zazaca’nın bir yazılı dil olmasına karşı çıkmaları da Zazaların Kürt milliyetçilerine tepki duymalarına yol açmıştır. Avrupa’ya göçen Kürt milliyetçilerinin Kürtçe edebiyatı geliştirmeye çalıştıkları dönemde bazı Kürt milliyetçileri Zazaca yayın yapılmasına karşı çıkmaları da Zazalar arasında tepkilere sebep olmuştur. Bu dönemde Avrupa’da Paris Kürt enstitüsünün Zazaca yayına başlaması ile dil meselesi iyice alevlenmiştir. Yine Bruinessen “Bu, siyasal nedenlerden ötürü dilsel ayrımcılığa şiddetle muhalefet eden belli milliyetçi entellektüel çevrelerde sert olumsuz tepkilere yol açmıştır. Bunların bir kısmı, sentetik bir birleşik Kürt dili için çalışmış; diğerleri iki yazılı Kürt diline tahammül edebileceklerini düşünmüşler; ancak daha önce neredeyse hiç yazılı geleneğe sahip olmayan Zazaca’yı bir diğer yazılı dil olarak geliştirmenin Kürt ulusu arasına ayrılık tohumları ekmek olacağına karar vermişlerdir. Yazılı Zazaca’nın geliştirilmesi ya da yasaklanmasına dair tartışma, sürgündeki Zaza entellektüellerinin küçük çevresinde, fikir ayrılıklarına yol açan büyük bir etki yarattı. 1980′lerin sonunda ilk Zaza dergisi yayımlandı ve kesinlikle Kürtçe değildi. Dergide Zazaca, Türkçe, İngilizce makaleler vardı; ama Kürtçe yoktu. Zazalar’dan, kimlikleri uzun zamandan beri sadece Türk devletince değil, Kürtler’ce de reddedilen ayrı bir halk olarak söz ediyor; ve coğrafi bir ad olarak Kürdistan terimini reddettiğini belirterek, Zazalar’ın eski yurdu için Zazaistan kelimesini icat ediyordu. Derginin ilk başta çok küçük bir okuyucu çevresi oldu; ama kızgın Kürt tepkileri her şeye rağmen derginin söylediği bir söz olduğunu gösterdi ve tedricen artan sayıda Zaza derginin görüşlerini benimsedi” [102]
Kürt milliyetçi çevreleri Zaza yazarların Avrupa’da Zazacanın varlığın savunma konusundaki faaliyetlerini baltalamak için onların devlet tarafından yönlendirildiği komplo teorisine sıkı sıkıya sarılmışlardır. Bununla birlikte Kürt milliyetçileri içinde de Zaza hareketinin doğuşunda, Zazalara karşı Kürt milliyetçilerinin asimilasyoncu ve inkârcı politikasının etkileri olduğunu kabul edenler de bulunmaktadır. Kürt yazar Hassanpour bütün milliyetçilikler gibi Kürt milliyetçisi çizgisinin de tek dil, tek millet anlayışına sahip olduğunu söylemekte ve bunu eleştirmektedir.[103] Bu bağlamda Lezgin’de Kürt milliyetçisi çizgisindeki Kurmanci’yi öne çıkaran ve Zazaca’yı ikincilleştiren yaklaşımların Zazalar arasında tepki doğurduğunu itiraf etmektedir.[104]
Zaza kimliğinin daha belirgin hale gelmesine imkân hazırlayan bir etken de teknoloji ve bilişim dünyasında ortaya çıkan gelişmelerdir. 90′lardan itibaren uydu kanalları ve internet Kürtçe yayınların insanlara daha kolay ulaşmasını sağlamıştır. Bu durum diyalektik şekilde artan oranda Zazaların Kürtlerle dil farklılığını hissetmelerine neden olmuştur. Diğer taraftan internette Zaza hareketinin farklı fraksiyonları online yayın yapabilme imkânına kavuşmuş bu da Zaza hareketinin daha geniş kitlelere sesini duyurmasını sağlamıştır. Ayrıca sosyal medyada da Zazalar yavaş yavaş kendilerini ifade etmeye başlamışlardır. Facebook’ta “Zaza Kültürü” sayfası 58.284 kişi tarafından beğenilmiş, “Zazalar” sayfası 15.870 kişi, “Zazaki Muzik = Muzikê Zazaki” sayfası ise 36.782 kişi tarafından beğenilmiştir.[105] Bu durum Zazaların artan oranda bilinçlendiğinin göstergesi olmaktadır.
Sovyetler Birliğinin çöküşü de dolaylı olarak, sosyalist devrim umudunun yıkılması, milliyetçiliğin ve dini kimliklerin yükselmesi nedenleri ile Zaza kimliğinin güçlenmesinin sebeplerinden olmuştur. Soğuk savaş döneminde özellikle Alevi Zazalar sol hareketler içinde çok etkindiler. Onların önemli bir kısmı PKK’yı sosyalist bir örgüt olarak görmelerinden ötürü desteklemişlerdi. Ancak Sovyetler Birliğinin yıkılışı sol eğilimli Zazalar arasında sosyalist devrim umudunu azaltmış diğer taraftan PKK’nin da daha fazla Kürt milliyetçisi daha az sosyalist bir çizgi tutturmasına neden olmuştur. Bu durum “her türlü ırkçılığa ve milliyetçiliğe karşı olan” gelenekten gelen sosyalist Zazaların PKK’dan uzaklaşmasana neden olmuştur. Diğer taraftan Bruinessen’in belirttiği üzere “Başlangıçta militan bir şekilde din karşıtı olan PKK, 1980′lerin ortalarında, Sünni bölgelerde daha çok halk desteği bulmaya yönelik başarılı bir girişimle, gittikçe Sünni İslâm’a karşı uzlaşmacı bir tavır benimsedi. Bu aşikâr bir şekilde, PKK’nin Aleviler arasındaki popülerliğine bir katkıda bulunmadığı gibi muhtemelen Alevi öznelliğini güçlendirdi. PKK’ye göre, tüm Alevi uyanışı, Kürtler arasına ayrımcılık ekmek için doğrudan devletçe yönetiliyordu ve buna önayak olanların tümü ajandı. Bu aynı zamanda, Aleviler’in PKK’den soğumalarına yol açacak şekilde partinin kendi saflarındaki Aleviler’den kuşkulanmasına ve onların tasfiyesine yol açtı. Dinsel boyutunun gittikçe daha fazla farkına vararak, aslî bir kimlik olarak Aleviliğe yeniden yapılan vurgu, büyük ölçüde Sünni köktenciliğine ve kapsayıcı Kürt milliyetçiliğine karşı bir tepkidir.”[106]
Öte taraftan Kürt milliyetçi çevrelerinin 2011 yılında organize ettiği sivil cuma eylemlerinin de benzer bir etkisinin olduğu söylenebilir. Bu eylemler PKK ve BDP çizgisine Sünni Kürt çevrelerinden daha fazla destek sağlasa da Zazaların ve özellikle Alevi Zazaların bu çizgiye karşı daha şüpheci olmalarına neden olmuştur. Ayrıca bu sivil Cuma eylemlerinde vaaz ve hutbe Kürtçe okunmuş bu da Kürtlerle Zazaların birlikte yaşadığı şehirlerde Zazacanın zımni inkârı şeklini almıştır. Bu itibarla sivil Cuma eylemleri 2011 seçimlerinde özellikle alevi Zaza bölgelerinde Kürt milliyetçisi adayların yenilgisini hazırlayan önemli bir neden olmuştur.
Kürt milliyetçiliğinin taban bulma çabaları ve bölgedeki diğer halklardan Kürtlerin dinsel olarak farklı olduğunu ön plana çıkarmak için ileri sürdükleri tezler de Zazalar nezdinde dışlanma duygusunun artmasına neden olmaktadır. Kürt milliyetçilerinin Şafiiliğe yaptıkları vurgu Alevi Zazalar arasında tepkiye neden olmaktadır. Selcan bu rahatsızlığını“Taban tutmuş olan Kürt siyasi örgütleri son zamanlarda artık resmen Şafiiliği tek Kürt mezhebi olduğunu savunuyorlar. 16.6.1993 te Berlin’de Offener Kanal’da (22°°), üstelik te Dersim TV adı altında (!) hazırlamış oldukları programında sarıklı bir Kürt hocası bakın şöyle diyor: Mezhebê Kurda Şafiiye. ‘Kürtlerin mezhebi Şafiiliktir. Eh, Dersimlilere ve öteki Alevilere müjde olsun, şimdiden namazını öğrenmeye başlasınlar ve Kenan Evren’in Dersim’de zoraki olarak yaptırmış olduğu camileri hazır tutsunlar.”[107] şeklinde ifade etmektedir.
Kürt hareketinin yaygınlaşması ve radikalleşmesi de Zazalardaki bilinçlenmenin bir nedeni olmuştur. Kürt milliyetçiliğinin yaygınlaşması sonucunda kamusal alanda Kürtçenin ön plana çıkarılmasının Zazalarda kızgınlığa yol açmasının yanında PKK’nin Zaza bölgelerinde sivil toplum önderlerine ve sivillere karşı “işbirlikçilik” “kontracılık” gibi bahanelerle yaptığı infaz tipi eylemler Zazaların PKK’nin Zaza bölgelerinde popülaritesine ciddi darbe vurmuştur. Örneğin en önemli Zaza liderlerinden olan Seyit Rıza’nın torunu Ali Rıza Polat PKK tarafından öldürülmüştür. PKK’nin yaptığı bu infazlar Zaza hareketi tarafından PKK’nin işgalci güç olarak adlandırılmasına neden olmuştur.[108]
Zaza politikacıların Zaza dili ve kimliğine yönelik söylemlerin güçlenmesi Kürt milliyetçilerini rahatsız etmektedir. Zaza politikacılardan CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün ile AKP Bingöl milletvekili ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın bu konudaki yaklaşımları dikkat çekicidir. Cevdet Yılmaz’ın Zazacanın ayrı bir dil olduğuna ilişkin çıkışı Kürt milliyetçilerini rahatsız etmiş ve onu protesto etmişlerdir.[109] Ancak Zazaca kitap çıkaran ve Zaza-Der’i ziyaret eden diğer Zaza politikacı Hüseyin Aygün,[110] PKK çizgisindeki Özgür Politika gazetesi tarafından Zaza kimliğine yaptığı vurgu nedeniyle tehdit edilmiş ve sonrasında da PKK tarafından kaçırılmıştır.[111]
Son olarak Türkiye’deki liberalleşme ve Avrupa birliği Süreci’nin Zaza hareketinin Türkiye içinde de zemin bulmasını kolaylaştıran bir neden olduğu söylenebilir. Liberalleşme Kürt milliyetçilerine rağmen bağımsız Zaza figürlerinin de sesini duyurabilmesine imkân sağlamıştır. Ayrıca AB’nin Zazaların ayrı bir etnik grup olduğunu kabul etmesi de Zaza kimliği açısından önemli olmuştur.[112] Ancak bu durum Kürt milliyetçi çevrelerinin de tepkisini çekmiştir. Örneğin İstanbul’da AB’nin düzenlediği azınlıklar konferansında Zaza katılımcının konuşması planlanmış ancak Kürt milliyetçileri Zaza katılımcının konuşmasına engel olmuşlardır.[113]
Kürt milliyetçi çevrelerinin Zazaları yok sayma onların dilini lehçe olarak gösterme çabaları, devletin geçmiş dönemdeki Kürtlere karşı inkârcı tutumuyla bir tutularak eleştirilmektedir. Bu bağlamda Kürtlerin dağ Türkü olduğu, dağda yürürken karın “kart kurt” sesinden Kürtlerin isimlendirildiği iddiası paralelinde sosyal medyada Kürt milliyetçilerinin inkarcı tutumu onlara karşı bir itiraz olarak ifade edilmektedir. Twitter’da yazılan bir tweette “Zaza diye bir şey yoktur, onlar karda yürürken zart zurt sesleri çıkaran Dağ Kürtleridir”[114] denmesi yine bir ekşi sözlük yazarının “Kürtlerin tezine göre Zazalar sazlıkta yürürken zaz zaz sesi çıkaran Kürtlerdir. Sazlık Kürtleridir yani.” ibareleri Kürt milliyetçilerinin inkârcı tutumlarına karşı bir sinizm ve ironi örnekleridir.[115]
Dikkat çekici bir şekilde Kürt milliyetçilerinin Zazalara karşı tutumu ile zamanında devletin Kürtlere karşı takınmış oldukları tutum arasında büyük bir paralellik bulunmaktadır. Tablo II’de bu benzerliklerden öne çıkanlar sıralanmıştır.
Tablo II: Kürt milliyetçileri ile Türk milliyetçilerinin benzerlikleri
Türk milliyetçilerinin Kürtler hakkında görüşleri
Kürt milliyetçilerinin Zazalar hakkında görüşleri
1
İnkârcılık
Kürt diye bir halk yoktur
Zaza diye bir halk yoktur
2
Lehçecilik
Kürtçe Türkçenin bir lehçesidir
Zazaca Kürtçenin lehçesidir.
3
Dış Düşmanların suçlanması
Kürt meselesi emperyalizmin oyunudur.
Zaza meselesi devletin bir oyunudur.
4
Ermenilerin Suçlanması
PKK terörü Ermenilerle ilişkilidir.
Zaza meselesi bir Ermeni oyunudur
5
Tarihi figürlere sahip çıkma
Selahaddin Eyyubi Türk’tür.
Şeyh Sait ve Seyit Rıza Kürt’tür.
6
Kadim tarihte birlik
Kürtler eski Türk kabilesidir.
Zazalar en eski Kürtlerdir
7
Aşağılama
Kürtler hiç devlet kuramadılar
Zazaların kültürleri yoktur.[116]Zaza kafalı[117]
8
Etnik ada alerji
Kürt’ün anılmasından rahatsız olma
Zaza adının anılmasından rahatsız olma[118]
Zaza kimliği ve Zazaların politik tercihleri
Türkiye’nin üçüncü büyük etnik grubu olmalarına rağmen Zazaların politik davranışları herhangi bir incelenmeye tabi tutulmamıştır. Daha önce de belirtildiği üzere Zaza tarihi Zazaların merkezîleşen otorite ve güçle problemli bir ilişkisi bulunduğunu göstermektedir. Zazalar iki defa devlete isyan etmişler, otoriter olan 82 Anayasasına en az desteği vermişlerdir.[119] Ayrıca, daha önce belirttiğimiz üzere PKK içinde Zaza militan sayısındaki azalışın da gösterdiği gibi Zazalar PKK’yı zayıf iken desteklemelerine karşılık, güçlenip baskı mekanizması haline gelince de desteklerini azaltmaları bu bağlamda Zaza davranışının bir örneği olmuştur.
Hernekadar Zazaların seçmen davranışları yukarda değindiğimiz sebeplerle tahmin edilmesi zor olsa da Zazaların seçimlerde mezhep farklılıkları bağlamında genel Türkiye eğilimi ile paralellik gösterecek şekilde oy verdikleri görülmektedir. Alevi Zazalar genel olarak sol partilere destek verirken Sünni Zazalar sağ partilere destek vermektedirler. 2011 seçimlerinde sağ partiler Tunceli’nin Zaza ilçelerinde oyların %10′undan azını, Bingöl’ün Sünni Zaza ilçelerinde ise sol partiler ise oyların %3′ten azını alabilmiştir. [120]
Tablo III: Kürt milliyetçisi Partiler ve Zazalar.[121]
İl
İlçe
1995%
1999%
2002 %
2007%
2011%
Bingöl
7
12
22
14
24
Genç
4
5
8
7
12
Solhan
2
7
15
6
13
Karlıova*
11
30
51
42
42
Diyarbakır
46
46
56
44
59
Çermik
9
9
22
10
19
Çüngüş
7
8
14
6
12
Dicle
28
32
39
28
54
Eğil
25
13
28
16
34
Hani
24
19
44
31
46
Silvan*
61
63
77
61
78
Tunceli
16
13
32
27
23
Hozat
13
14
28
44
15
Nazimiye
7
2
25
17
17
Ovacık
6
9
19
28
19
Pülümür
2
3
12
9
7
Mazgirt*
33
15
48
34
37
Elazığ
3
4
7
3
Palu
2
2
4
1
Şanlıurfa
13
16
12
12
17
Siverek
6
10
15
9
16
Bitlis
10
13
29
16
26
Mutki
1
1
5
3.6
9
Adıyaman
9
7
11
6
6
Gerger
3
5
6
1
3
*En yüksek Kürt oranına sahip ilçe
Diğer taraftan Tablo III’ten de görüleceği üzere her ne kadar Kürt milliyetçileri, devlet, genel Türk kamuoyu Zazaları Kürt saysa da Kürtlerle Zazaların secim davranışları arasında büyük farklılıklar bulunmakta ve Zazalar Kürt partilerine çok daha az oranda oy vermektedirler. En yüksek Zaza oranına sahip iki il olan Bingöl ve Tunceli ile en kalabalık Zaza nüfusuna sahip il olan Diyarbakır’ın Zaza ve Kürt ilçelerinin secim sonuçları karşılaştırıldığında Zazaların Kürt milliyetçisi partilere daha az destek verdiği net olarak görülmektedir. Bu üç ilin en yüksek Kürt oranına sahip Karlıova, Mazgirt ve Silvan ilçeleriyle Zaza ilçeleri arasında 20 ila 40 puanlık muazzam bir fark görülmektedir. Ayrıca tabloda görülen Zaza yoğun ilçelerin hepsinde Kürt milliyetçisi partiler il ortalamasının altında oy almışlardır. Özet olarak secim sonuçları; Zazaların, Kürt milliyetçisi örgütlerin yoğun çabalarına rağmen Kürt milliyetçisi ideolojiden uzak durduklarını, iradelerini Kürt milliyetçilerine teslim etmediklerini göstermektedir.
Sonuç
Özet olarak Mann-Haddank, MacKenzie, Windfuhr, Minorsky, Todd, Poul gibi onlarca bilim adamı 80 yıldır yazdıkları yüzlerce eserlerde Zazacanın ayrı bir dil Zazaların ayrı bir halk olduğunu ortaya koymuşlardır. Zazaların Avrupa’ya göçü ve Türkiye’deki göreli liberalleşme ve iletişim imkanlarının gelişmesi Zazaların bu kaynaklara ulaşmasını sağlamış, akabinde önce Avrupa’daki Zazalar arasında daha sonra da Türkiye’deki Zazalar arasında Zaza kimliği güçlenmeye başlamıştır. Zaza kimliği sessiz ve barışçıl bir yapı içinde kendini geliştirmektedir. Diğer taraftan onlarca bilim adamının ortaya koyduğu gerçeğe rağmen Kürt milliyetçileri, Devlet ve genel Türkiye kamuoyu Zazaların varlığını kabul etmemekte ve onları Kürtlerin bir alt grubu olarak tasnif etmeye devam etmektedirler.
Sonuç olarak Zazalar Türkiye’nin en büyük üçüncü etnik grubu olmasına rağmen onlar belirleyici otonom sosyal ve politik bir figür değildirler. Bununla birlikte onların kimlik taleplerinin barışçıl karakteri Türkiye’deki etnik şiddete karşı barışçıl bir alternatif olarak genel Türk toplumunun önünde bulunmaktadır. Bu nedenle, batılı bilim adamlarının ortaya koyduğu, Zazaların ayrı bir halk Zazacanın ayrı bir dil olduğu Zazaların Kürt olmadığı bilimsel gerçeğinin kabul edilmesi tüm Türkiye toplumu için barış ve huzur ortamı sağlanmasına katkı sağlayacaktır.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder