Bu makale, Türkiye Günlüğü’nün Kış 2013,
113. sayısında (sayfa 57-78) yayınlanmıştır.
1853 yılında Fransız, İngiliz, Osmanlı
ve Piyemonte devletleri ile Rusya arasında yapılan Kırım savaşı büyük tarihi
önemi yanında beklenmedik bir sonucu da doğurmuştur. Bu savaşta esir alınan
Osmanlı askerleri Osmanlıyı daha derinlemesine tanıma gayreti içindeki Rusya
tarafından bir alan araştırması aracı olarak kullanılmış ve o güne kadar bilim
adamlarının haberdar olmadığı Zazacayı ve Zazaları bilim dünyasına tanınmasını
sağlamışlardır. Rusya için çalışan Alman bilim adamı Peter Lerch Osmanlının
doğu bölgelerinden gelen üç esirden o güne kadar bilim adamlarının haberdar
olmadığı bir dil hakkında ilk derlemeleri yaparak Zazaca hakkında ilk kayıtları
ortaya çıkarmıştır. Ancak bu Alman dil bilimci bu dili gramatik olarak
incelemeye vakti yetmeyecek Zazaca hakkındaki bu derlemeleri yorumsuz ve
analizsiz olarak yayınlanacaktır.[1]
Lerch’in 1857 yılında bu yayının
sonrasında da Zazaca’ya ilişkin çalışmalar yapılmaya devam etmiştir.
Tunceli’nin Pülümür Zazacası üzerine Wilhelm Strecker’in “Mundart Der Duzik in
Dersim” adlı çalışması Otto Blau tarafindan 1862 yılında yayınlanmıştır. 1864
yılında Zazaca’nın Kürtçede bazı temel özellikleri itibariyle farklı olduğu
Lerch’in derlemelerini analiz eden Friedrich Müller tarafından yayınlanan “Zaza
Dialect der Kurdensprache” adlı eserde belirtecektir. Çermik Zazaca’sı üzerine
çalışmalar yapan Alman araştırmacı Albert Le Choq’un araştırması 1903 yılında
Berlin’de yayımlanmıştır. Fransız araştırmacı Clement Huart yayınladığı
çalışmada İrani dillerden olan Esterebadi (Esterebad bugünkü Gorgan şehri olup
Part bölgesinin merkezinde yer almaktaydı.) ile Zazaca’nın arasındaki güçlü
benzerliklerin olduğunu 1909 yılında ortaya koydu.[2] Kürtçe ve diğer İrani
diller üzerine önemli çalışmaları bulunan İngiliz Araştırmacı Ely Benister
Soane, Kürtçe ile Zazaca arasında büyük farklar olduğunu 1909 yılında yazdığı
makalede belirtmiştir.[3]
1900′lü yılların başlarında Zazaların meskun olduğu bölgelere yapılan
seyahatlerde Zazaların dili ve kültürüne ilişkin kayıtlar da yer bulmuştur.
Zazaların yaşadığı Dersim bölgesine 1911 yılında yaptığı seyahatta L.
Molyneux-Seel Dersimlilerin dilinin Zazaca olduğunu ve Kürtçeden farklı yapıda
bulunduğunu belirtmiştir.[4] Ayrıca Elbsworth Huntington Fırat havzasına
yaptığı seyahatle ilgili olarak kaleme aldığı makalede Sünni Zazalarla Kızılbaş
Zazalar arasındaki kuvvetli benzerliğe dikkat çekmiştir.[5]
Zazalar ve Zazaca üzerine en önemli
çalışma Alman bilim adamı Oskar Mann tarafından gerçekleştirilmiştir. O. Mann,
“yeni Farsça”dan farklı olan Zazaca ile Gorancayla karşılaştırınca, 4. Temmuz
1906 da Prusya Bilimler Akademisine yazdığı mektubunda, Zazaca’nın katiyen
Kürtçe olmadığını belirttmıştir.[6] Daha sonra onun çalışmaları diğer bir Alman
bilim adamı olan Karl Haddank tarafından analiz edilerek 1932 yılında
yayımlanmıştır. Onlar bu çalışmaları ile Zazaca’yı diğer İrani ve İrani olmayan
diller ile karşılaştırmışlar ve Zazaca’nın ayrı bir dil olduğunu bir lehçe
olmadığını ortaya koymuşlardır.[7]
Daha sonraki yıllarda İrani diller
konusundaki uzman bilim adamları tarafından Zazalar ve Zazaca üzerine yapılan
araştırmalar devam etmiştir. Rusyalı parlak bilim adamı Minorsky Zazaların
dilbilimsel ve etnik köken nedenleri ile Kürtlerin bir alt grubu olmadığını
ortaya koymuştur.[8] Diğer bir İrani diller uzmanı olan MacKenzie ise Kuzey
İrani dillerden Zazaca’nın ayrı bir dil olduğunu ortaya koymuştur. Ayrıca
MacKenzie Kürtçenin Güney İrani dilleri olan Farsça ve Beluçca ile güçlü
bağlarını ortaya koyarak Zazaca ile Kürtçenin İrani dillerin farklı
gruplarından olduğunu ispat etmiştir.[9] Mann-Haddank ve Minorsky, Mackenzie
gibi İrani diller üzerine uzman büyük bilim adamlarının Zazaca’nın ayrı bir dil
olduğunu ispat etmeleri üzerine Zazaca’nın ayrı bir dil olduğu bilim
adamlarınca kabul edilen bir realite haline gelmiştir. Daha sonraları Kürtler
veya Zazalar üzerine yazan Kryenbroek, Windfuhr ve Paul, MacDowall, Bruinessen
gibi onlarca batılı bilim adamı Zazaca’nın ayrı bir dil olduğu konusunda
birleşmişlerdir. Son olarak Birleşmiş Milletler kültür örgütü olan UNESCO,
Zazacayı yok olma tehlikesi altındaki diller arasında tasnif ederek Zazacanın
karşı karşıya kaldığı güncel bir sorunun altını çizmiştir.[10]
Doğu dünyasında Zazalar üzerine bilimsel
tetkikler konusunda büyük bir eksiklik bulunmaktadır. Bu konuda en önemli
tetkik kendisi de aslen Zaza olduğu iddiası mevcu olan Ziya Gökalp tarafından
yapılmıştır.[11] Ziya Gökalp aynı anda Farsça, Kürtçe ve Zazaca’ya aşina olması
nedeniyle daha sağlıklı karşılaştırma yapmış Zazaca’nın Kürtçenin bir lehçesi
olmadığını, müstakil bir dil olduğunu ortaya koymuştur. Bununla birlikte
geleneksel doğu sınıflandırmasına uyarak Zazacanın Kürd-i Kadim dillerinden
kaynaklanabileceği yanılgısına düşmüştür.[12]
Köken ve Erken Tarih
Zazaların ilk dönem tarihleri hakkında
yeterli bilgiler ne yazık ki mevcut değildir. Fakat dilbilimsel deliller
Zazaların Kuzey İran bölgesinden geldiğini göstermektedir. Bilim adamları
Zazaların soyu hakkında Partlar ve Deylemliler olmak üzere iki halkı ön plana
çıkarmaktadırlar. Bunlardan ilki olan Partlar Sasanilerden önce İran’ı yöneten
Kuzey doğu İran orjinli bir halk olup, Windfuhr onların dillerinin Zazacaya çok
yakın olduğunu belirtmektedir.[13] İranlı tarihçi Kaveh Farrokh’da Zazalarla
Partların güçlü bağı olduğuna işaret etmektedir.[14] Zazaların soyu ile ilgili
olarak on plana çıkan bir diğer halk da Deylemlilerdir. İrani diller konusunda
uzman olan MacKenzie dilbilimsel kanıtlara dayanarak Zazaların Hazar denizinin
güney ucundaki Deylem bölgesinden geldiğini belirtmektedir.[15] Deylemliler
Sasanilerin başlangıcında Partların orijinal topraklarının hemen batısındaki
topraklarda yasayan bir halktı. Yetenekli savaşçılar olarak bilinmelerinden
dolayı Abbasiler ve Sasaniler büyük gruplar halinde onları ordularında istihdam
etmişlerdi. Abbasi hanedanın düşüşe geçtiği 9. yüzyıldan itibaren Deylemli
hanedanlar bugünkü Irak ve İran’ın çoğunu kontrol etmekteydiler. Bu dönemde
diğer Deylemli gruplarla birlikte Zazalarında batı İran’a yerleştikleri
belirtilmektedir.[16]Bunlardan Büveyhiler Bağdat’ı dahi kontrol altına almış
ancak Selçuklularca ortadan kaldırılmışlardır. Diğer taraftan Part ve Deylem
tezinin birbiri ile çelişen değil birbirini destekleyen iki tez olduğunu
belirtmek gerekmektedir. Çünkü bunlar yaklaşık aynı topraklarda birbirini takip
eden iki tarihi halktır. Bu itibarla birbirinin devamı olarak da görülebilir.
Diğer taraftan aşiret isimleri ve
bölgelerin isimlendirilmesi de Kuzey İran köken tezini güçlendirmektedir.
Tarihi Part topraklarının doğu komşusu olan Afganistan’daki bir aşiretin ismi
de Zazai’dir. İlginç olarak bu aşiret Afganistan’ın Baglan bölgesinde de
yasamakta olup, bu şehrin söylenişi tamamına yakını Zaza olan Solhan’ın eski
adı olan Boglan’a çok benzemektedir.[17] Öte yandan Zazalara en yakın dil
konuşan halk olan “Goran” isminin söylenişine çok yakın olan İran’a komşu batı
Afganistandaki “Gur” bölgesi ve tarihte bu bölgede yaşamış “Gur” halkı Zaza ve
Goranlıların Kuzey İran ve Batı Afganistan kökenli olabileceği tezini
güçlendirmektedir.
Ayrıca Zazaların genetiği ile ilgili
yapılan araştırmalara göre; Kürtlerle Zazalar yüzyıllardır bir arada
yasamalarına rağmen, tarihte Partlarla Deylemlerin yayıldığı toprakların
kesiştiği yerlerden olan Tahranda yaşayanlar, Zazalara Kürtlerden genetik
olarak daha yakındır. Şaşırtıcı olarak İran Kürtleri Zazalara, Türkiye
Kürtlerinden genetik olarak daha yakındırlar.[18] Bu durum Şerefhan’ın İran
Kürtlerinin Goran olduğuna ilişkin tespiti ve Goranların da Zazaların
dilbilimsel olarak en yakın akrabaları olmaları açısından anlamlı
olmaktadır.[19] Böylelikle Şerefhan’ın 1597 yılında söylediğini genetik 2000′li
yıllarda doğrulamaktadır.
Bilim adamları Kürtlerin İsfahan
civarındaki tarihi anavatanlarından kuzeye ve kuzeybatıya doğru göç
etmelerinin, batı İran Zağros bölgesine zaten yerleşik olan Zaza-Goran
toplumunu derinden etkilediğini belirtmektedirler. Kürtlerin kuzeye doğru olan bu
göçünü Kürt araştırmacı Izady’de İslam, Roma, Yunan ve İran kaynaklarına
dayanarak doğrulamaktadır.[20] MacDowal’da Goranların ve Zazaların Kürtler
bölgeye yerleşmelerinden önce zaten Zagroslarda olduklarını ve Zazaların
Kürtler tarafından Anadolu’ya doğru itildiklerini belirtmektedir.[21] Kürtler
ve İrani diller konusunda uzman olan MacKenzie[22] ve Kryenbroek[23] de
dilbilimsel kanıtlara dayanarak Kürtlerin göçünün Zazaları yerlerinden ettiğini
ve onların daha batıya göç etmelerine neden olduğunu ifade etmektedirler. Yine
Fransız dil bilimci ve Kürt uzmanı Lecoq tarihi anavatanları Isfahan civarı
olan Kürtlerin kuzeye göçlerinin, Zaza-Gorani konuşulan bölgeyi küçülttüğünü ve
Zaza ve Goranların büyük çoğunlukla Kürtler tarafından asimile edildiklerini ancak
Zazaların bu asimilasyondan yaşadıkları bugünkü topraklara göçleri neticesinde
kurtulduklarını Erbil’de yapılan konferansta belirtmiştir.[24] Ayrıca, Kürtler
üzerine önde gelen araştırmacılardan biri olan Bruinessen dilbilimsel olarak
Zazaların en yakın akrabaları olan Goranların, fiziksel görünüş, kültür ve dil
olarak Kürtlerden farklı olduğunu da ifade etmektedir.[25]
Özet olarak tarihi anavatanları Kuzey
İran olan Zaza-Goran gruplarının İslam’dan önce ya da İslam’dan hemen sonra
batı İran ve Zağros dağlarına yerleştiklerini ancak Kürtlerin kuzeye göçlerinin
onları yerlerinden ettiğini ve Zazaların bugünkü yaşadıkları alanlara
yerleşmelerine neden olduğunu söyleyebiliriz.
Tarih:
Zazalar hakkında ilk tarihi kayıtlar 13.
ve 14. yüzyıllara kadar gitmektedir. 13. yüzyıldan kalma bir şecerede Zaza (از
زا) aşiretinden söz edilmektedir.[26] Yine 1341-1444 yaşadığına inanılan
Kaygusuz Abdal aşağıdaki şiirinde Zazalardan bahsetmektedir. İlginç olarak o
Zazaları Kürt olarak nitelememekte ayrı bir grup olarak bahsetmektedir.
“Soğanı, arpa ekmeğini Kürd’e ver,
Eğer bu sene çıkar isem yaza,
Öğünü odur, o onu yahşi yer,
Toplayım bir parça Gürcü, Abaza,
Türkmen’e ver yahni ile burmayı,
Elime geçerse on kadar Zaza
Arab’ın önüne döktür hurmayı”
Yolar sakalını kavlak satarım.”[27]
Evliya Çelebi’de Danimarkalı gezgin
Carsten Niehbur da Zaza halkından bahsetmektedir.[28] Diğer taraftan Zazalar
için sinonim kullanımlardan biri olan Dimili-Dumbili kullanımına çok yakın
aşiret isimleri erken dönem İslami kaynaklarda geçmektedir. Yakubi’ye göre 800
yıllarında İrani göçebelerin en batısındaki kabilenin adi Debabile idi.[29]
Muhtemelen bu Debabile Botan ve Hakkari yöresine hakim olan ve Kürtler
tarafından bölgeden sürülen Zaza Dumbililerin söylenişinin galatıydı. Ayrıca,
Anadolu’da kurulan ilk Kürt beyliği ancak Deylemli (Zaza) desteği ile
kurulabilmişti. Deylemlilerin tüm Ortadoğu bölgesinde hakimiyetlerini
artırdıkları dönemde Mervaniler ortaya çıkabilmişler, hanedanın kurucusu Ebu
Ali İbn Mervan Deylemli olan yengesinin onayı ve izni üzerine bölgeye hakim
olabilmiştir.[30]
Anadolu’ya göçlerinin akabinde Zazalar
beylik ve aşiret konfederasyonu olarak örgütlenmişlerdir. Şerefname’de sayılan
Mirdasi, Pazuki, Swedi, Melkişi beylikleri Zaza bölgelerine hakim durumdaydılar.
Ancak bu beylikler hakkında ayrıntılı bilgiye sahip değiliz. Kürt tarihçi
Şerefhan Zaza halkından ya da dilinden bahsetmez. Sadece Zazalar için sinonim
kullanım olan Dimili-dumbulilerden ve Zazaların dil olarak en yakın akrabaları
olan Goranlardan bahseder. O İran Kürtlerinin Goran olarak bilindiğini, Siyah
Mansur, Cengi, Zengine, Pazuki beyliklerinin Goran olduğunu söyler. (s.15),
Bradost’un (s. 330), Kelhurların da Goran (s.354) olduğunu ifade eder. Ayrıca
Şerefhan Dunbililerden de bahseder. Dunbililerin Botan ve Hakkâri civarında
bulunduklarını ve Kürtler tarafından daha sonraki yıllarda Hoy bölgesine
sürüldüğünü anlatır.[31]
Zaza ve Goran beyliklerinin kaderi büyük
ölçüde Osmanlının doğuya doğru ilerleyişi tarafından belirlenmiştir. Osmanlının
bölgeye hâkimiyetinden önce Zaza ve Goranlar Kürtlerden çok daha geniş araziyi
kontrol ederlerken, Kürtler büyüyen yeni süper güç Osmanlı’nın müttefik
olmaları nedeni ile Zazala ve Goranlar arazilerinin çoğunu Kürtlere terk
etmişlerdir. Bunda Kürtlerin büyük çoğunlukla Sünni veya Yezidi olmalarına
karşılık Zaza ve Goranların büyük çoğunlukla Heteredoks Şii olmalarının etkisi
bulunmaktaydı.[32] Sonuç olarak Zaza ve Goran beyliklerin çoğunluğu
hâkimiyetlerini kaybetmişler ve Zaza ve Goran dili çok daha az alanda konuşulur
duruma düşmüştür. Bugün İran da Goran dili çok az bir insan kitlesi tarafından
konuşulur haldedir.
Son yüzyıl içerisinde Zazaların
tarihinde iki kritik olay meydana gelmiştir. Bunlar Dersim ve Şeyh Said
hadiseleridir. Kürt milliyetçilerinin de kabul ettiği üzere Şeyh Said isyanı
Zazalarca yürütülmüş bir harekettir. Kürtler isyana çok sınırlı düzeyde
katılmışlardır. Hatta büyük çoğunlukla devletle işbirliği içinde
olmuşlardır.[33] İsyanın Zaza karakteri bu isyan üzerine çalışmış olan Olson[34]
ve Gunter[35] gibi yazarlarca da doğrulanmaktadır. Alevi Zazalarla Sünni
Zazalar arasındaki bölgeye yerleşik olan ve önemli bir kısmı Alevi olan Kürtçe
konuşan Şadilli aşireti Necip Ağa emrinde orduyla beraber ortak hareket ederek,
Karakoçan’dan Mendo boğazına kadar Şeyh Said kuvvetleriyle çarpışmışlardır.[36]
Dersim isyanı ise Alevi Zazalar tarafından yürütülmüştür. İsyana katılan
aşiretlerin tamamı Zaza’dır. Tunceli’de az sayıda bulunan Alevi Kürtler ise
Seyit Rıza’nın yanında yer almamışlardır. İsyanın merkezinde yer alan
Nazimiye’nin tek Kürtçe konuşan köyü olan Kimsor köyü, köyün kendi internet
sitesine göre tarafsız kalmıştır.[37] Ayrıca bu bölgede bulunan Şadilli aşireti
de devletle işbirliği içinde olmuştur.[38] Bölgedeki Kürtlerin (alevi olsun sünni
olsun) isyana destek vermemeleri, Zaza hareketince Dersim isyanının tamamen
Zaza isyanı olarak takdim edilmesine neden olmuştur.
İlginç olarak Zazalar merkezi otorite
ile sürekli olarak sorunlu olmuşlar ve Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye
Cumhuriyeti ile hiç bir zaman mutlak manada iyi ilişkiler içinde olmamışlardır.
Örneğin II. Abdülhamid döneminde kurulan Hamidiye alayları içerisinde ağırlıklı
olarak Kürt olmakla birlikte Türk (Karapapak) ve Arap aşiretleri de bulunmasına
rağmen Zaza aşiret alayı bulunmamaktaydı.[39] Yine Zazalar genç Türkiye
Cumhuriyetine iki defa en ciddi ayaklanmayla cevap vermişlerdir. Bunlardan
ilkine Şeyh Sait diğerine ise Seyit Rıza önderlik etmiştir. Son olarak
Zazaların devlet otoritesini güçlendiren 1982 anayasasının en az destekçisi
olmaları beklenen bir Zaza davranışı olmuştur.[40]
Bu bağlamda Zazaların PKK ile ilişkisi
de ilginçtir. Onlar PKK zayıf iken yanında olmuşlar ancak PKK ve örgütlü Kürt
milliyetçiliği güçlenip bir otorite ve baskı merkezi haline gelince ondan uzaklaşmışlardır.
Alevi ve Sünni Zazaların PKK’ya destekleri de oldukça sınırlıdır. Zazaların
yaşadığı alanlar ağırlıklı olarak dağlık alanlar olmasından dolayı PKK’nın
yaptığı eylemlerin çok önemli bir kısmı Zaza bölgelerinde olmasına rağmen
Zazalardan PKK’ya katılım oldukça sınırlıdır. 2008, 2009, 2010 yıllarında ölen
407 PKK militanının ancak % 3,5’i Zazadır. Ayrıca bu oran gitgide azalmaktadır.
2001, 2002, 2003 yıllarında ölen 255 militanın ise % 7,5’i Zaza iken 7-8 yıl
sonra bu oranın yarıya düşmesinde yükselen Zaza bilincinin etkisi kadar PKK’nın
ve Kürt milliyetçiliğinin baskıcı hale gelmesinin etkisinin olduğu
muhakkaktır.[41] Ayrıca PKK Zaza bölgesi olan Dersime yerleşmekte zorluk
çektiği, bölgede diğer sol örgütleri tasfiye etmek zorunda kaldığı bilinen bir
gerçektir.[42]
Zaza Dili ve Edebiyatı
Zazaca (Zazaki) Hint-Avrupa dil
ailesinin Hint-İrani dalının İrani alt grubundaki bir dildir ve Goranice ile
birlikte Partcanın en az değişen seklidir.[43] Zazacanın içinde bulunduğu İrani
dil grubu içerisinde Osetçe, Ermenice, Peştunca, Farsça, Beluçca, Kürtçe,
Talışça gibi diller yer almaktadır. Bu dillerin bir biri ile yakınlığı Germen
dilleri olan İngilizce, Almanca, İsveççe ve Flamanca’nın bir biri ile yakınlığı
gibidir. Paul Zazaca’ya en yakın İrani dillerin Talışi, Gorani ve Herzendi
(İrani olan Azeri) olduğu Tablo 1’de göstermektedir. Diğer taraftan her ne
kadar Zazaca İrani diller ailesi içinde olsa da İran’ın resmi dil olan
Farsçanın lehçesi olmadığı gibi Kürtçenin de lehçesi değildir.
Aşağıda
yer alan Tablo I İrani dil ailesinde ses değişimleri bağlamında Zazacanın
dilsel konumunu göstermektedir. Örneğin Zazaca’daki “h” sesi, “üç” rakamının
söylenişinde olduğu gibi Kürtçe ve Farsça ’da bulunan “s” sesine dönüşmektedir.
Yine Kuzey İrani dil öbeğinde “b” sesi güney İrani dillerde “d” sesine
dönüşmektedir. Kapı, Zazaca’da “b” sesi ile başlarken Farsça ve Kürtçede “d”
sesi ile başlaması bu farklılaşmayı göstermektedir. Diğer bir örnek de “r”
sesinin dönüşümünde görülebilir. Zazaca yılın söylenişinde “r” sesi Kürtçe ve
Farsçada “L” sesine dönüşmüştür.
Tablo I: Zazacanın
İrani diller arasındaki Yeri [44]
(Pth.-Partça, Gor.-Gorani, Az.- Türkik
olmayan Azeri (Herzendi), Zaz.-Zaza, Tal.-Talış, Semn.-Semnani, Casp.-Hazar,
CD-Merkezi Dialekt, Bal.-Beluç, Kd.-Kürtçe, Pers.-Farsça)
Keskin Zazaca’nın kendi içinde bir
bütünlük sağlayan 3 lehçeden (diyalekt) oluştuğunu belirtmektedir. Bunları
Kuzey, Merkez ve Güney olarak sıralamaktadır. Bu sınıflandırmanın, dilbilimsel
olarak sadece dildeki ses, şekilbilim (morfolojik) ve kelime hazinesi
(leksikolojik) açısından değil, dili konuşanlarla inanç bazında da örtüştüğünü;
Kuzey Zazacasının tamamıyla Alevilerce, Merkez Zazacasının ağırlıklı olarak
Şafii, Güney Zazacasının ise Hanefi Zazalarca konuşulduğunu ifade etmektedir.
Ayrıca Zazaca’ya ana dili olarak çok iyi hakim olan ve günlük hayatında
kullanan, az çok farklı ağızları bilenler arasında genelde tüm lehçeler
arasında anlaşma sağlanabileceğini belirtmektedir. [45]
Zazalar uzun sözlü edebiyat
geleneklerine rağmen yazılı Zaza edebiyatı yaklaşık son iki yüzyıl içinde Arap
alfabesinde ortaya çıkmıştır. İlk bilinen Zazaca metinler 1798 ile 1833 yılları
arasına tarihlenen Diyarbakır’da bulunan Aleviliğe ait elyazmalarıdır.[46] İlk
Zazaca basılı eser ise Liceli Zaza Ahmede Xasi’nin Kürt din adamlarının
Zazaların kültürel birikimlerinin olmadığına ilişkin şakalarına cevap olarak
yazdığı 1899 yılında basılan Zazaca mevlittir.[47] İkinci Zazaca eser Siverek
müftüsü Osman Efendiyo Babic tarafından 1906 da yazılan ve 1933 te Şam’da
basılan mevlittir.[48]
Zazaca yayındaki 60 yıllık sessizlikten
sonra, Zazaca bölüm içeren Roja Newe dergisinde 1964 yılında ilk Latin
harfleriyle Zazaca yayın yapılmıştır. Daha sonraları 1980′e kadarki dönemde
bazı solcu dergilerde Zazaca edebiyat örnekleri görülmüştü.[49] Fakat Zazaca
edebiyatının yeniden doğuşu Avrupa’daki Zaza göçmenler tarafından 1980 sonrasında
meydana getirilmiştir. Bu dönem “Zazaca’nın Rönesans’ı” olarak
tanımlanmaktadır. Zaza aydınlarınca bu dönemde Piya, Ayre, Desmale Sure, Ware
gibi dergiler yayınlanmıştır. Bu dergilerde Zazacanın ayrı bir dil olduğu
Zazalar tarafından açık olarak dile getirilmiştir.
Selcan 2004 yılına kadar yayınlanan
dergilerin listesini vermektedir.
1. Kızıl Yol Fransa, 5 sayı
2. Ayre İsveç, 14 s.
3. Piya İsveç, 15 s.
4. Raa Zazaistani 2 s.
5. Waxt Darmstadt, 4 s.
6. Raştiye Fransa, 8 s.
7. Desmala Sure Londra, 16 s.
8. Ware Frankfurt, 13 s.
9. Tija Sodıri Frankfurt, 6 s.
10. Vengê Zazaistani Fransa, 3 s.
11. ZazaPress Stockholm, 15 s. (2004
yılına kadar)[50]
Kağıt olarak yayımlanan dergilerin
yanında internet ortamında yayınlanan Zazaca internet siteleri ve dergileri de
bulunmaktadır. Bunların çoğunluğu www.zazaki.de gibi Zazaların ayrı bir halk
olduğunu savunanlara ait olsa da Zazalar arasında Kürt milliyetçiliği yapan bir
grup tarafından çıkarılan (www.zazaki.net) gibi online yayınlar da mevcuttur.
Türkiye’de Zazacanın yayınlarda
kullanılması oldukça yenidir. Türkiye’de tamamı Zazaca olarak yayınlanan ilk
dergi ise Erzurum’da yayınlanan “Vatı” dergisidir. Halen Malatya’da Miraz
adında iki aylık felsefe ve edebiyat dergisi yayınlanmaktadır. Ayrıca Yılmaz
Güney’in Duvar filmi, tarihte Zazaca’nın sinemada kullanıldığı ilk filmdir.[51] Türkiye’de ilk uzun metrajlı Zazaca film ise 2011 yılında,[52] ilk kısa
metrajlı film ise 2010 yılında çekilmiştir.[53]
Zazaların yaşadığı coğrafya ve Nüfus
Zazalar temel olarak merkezi doğu
Anadolu bölgesinde yoğunlaşmış bir halktır. Zaza yazarlardan Selcan, Zazaların
Doğu Anadolu’nun Kuzey Fırat yöresinde 37,8°- 42° enlem ile 37,8°- 40°
paralelleri arasında yaşadıklarını belirtmiştir.[54]
Kurij[56], Selcan,[57] Lezgin[58] ve
Keskin’in[59] verdiği bilgilere göre Zazaların yaşadığı yerleşim yerlerini
aşağıdaki gibi sıralayabiliriz.
1-Adıyaman İli; Gerger ilçesi,
2-Aksaray İli; Ortaköy ilçesi,
3-Ardahan ili; Göle İlçesi,
4-Bingöl İli; Merkez, Adaklı, Genç,
Karlıova, Kiğı, Solhan, Yayladere ve Yedisu ilçeleri,
5- Bitlis ili; Mutki İlçesi,
6- Diyarbakır ili; Merkez, Çermik,
Çınar, Çüngüş, Dicle, Eğil, Ergani, Hani, Hazro, Kocaköy, Kulp ve Lice
ilçeleri,
7- Elazığ İli; Karakoçan, Maden, Arıcak,
Palu, Kovancılar, Sivrice ve Alacakaya ilçeleri,
8- Erzincan İli; Çayırlı, İliç, Kemah ve
Tercan İlçeleri,
9- Erzurum İli; Aşkale, Çat, Tekman,
Karayazı ve Hınıs İlçeleri,
10-Gümüşhane ili; Kelkit, Şiran
İlçeleri,
11-Malatya ili; Pütürge ve Arguvan
ilçeleri,
12- Mardin ili; Derik ilçesi,
13- Kars ili; Selim ilçesi,
14-Kayseri ili; Sarız ilçesi,
15) Konya ili; Ereğli ilçesi
16) Muş İli; Varto içesi ve batı
bölgesinde bazı köyler,
17) Siirt İli; Baykan ilçesi,
18) Sivas ili; Kangal, Zara, Ulaş,
İmranlı ve Divriği İlçeleri,
19) Şanlıurfa ili; Siverek ilçesi,
20)Tokat ili; Almus ilçesi,
21) Tunceli ili; Merkez, Çemişgezek,
Hozat, Mazgirt, Nazimiye, Ovacık, Pertek ve Pülümür İlçelerinde Zaza nüfus
barındıran yerleşim yerleri bulunmaktadır.
Ayrıca Selcan 10 bin civarında Zaza’nın
Kazakistan’da yaşadığını aktarmakta,[60] Aralekova ise yarım milyon Zaza’nın
Avrupa’da göçmen olarak meskûn bulunduğunu belirtmektedir.[61] Diğer taraftan
Ankara, İzmir ve İstanbul gibi büyükşehirlerde kayda değer miktarda Zaza nüfus
bulunmaktadır.
Nüfus
Zazaların nüfusu ile ilgili gerçek
bilgiler nüfus sayımlarında etnik köken sorulmadığı için bilinmemektedir.
Ayrıca politik ve ekonomik nedenlerle Zazaların önemli bir kısmı bugün göçmen
konumunda olması da Zazaların sayısının bilinmesini zorlaştırmaktadır. Bu
nedenle Zazaların sayısı ile ilgili birbirinden farklı rakamlar söz konusu
olabilmektedir. Zazaların sayısına dair tahminler 1 milyondan[62] 6 milyona[63]
kadar farklılık gösterebilmektedir. Izady,[64] Kaya[65]gibi birçok yazar da
Zazaların 3-4 milyon civarında nüfusları olduğunu belirtmektedir. Diğer
taraftan tüm bu farklı rakamlara rağmen Türkiye’deki Zaza nüfusu toplam nüfus
içinde %3’den az olmadığını %7’den fazla olmadığını söylemek hata olmayacaktır.
Din
Zazaların tamamı bireysel din değiştirme
vakaları dışında Müslüman bir topluluktur. Ancak mezhepsel olarak bölünmüş bir
yapıdadırlar. Kuzey bölgesindekiler alevi iken güney ve güney batı kesiminde
yasayanlar Sünni Hanefi doğuda yaşayanları ise Şafi’dir. Alevi Zazalar, Tokat,
Kayseri, Dersim, Sivas, Gümüşhane, Bingöl’ün kuzeyi Muş, Erzurum ve Erzincan
bölgesinde yaşamaktadırlar. Hanefi Zazalar ise Aksaray, Çermik, Çüngüş,
Siverek, Gerger bölgesinde meskûndurlar. Şafi Zazalar ise Elâzığ, Bingöl,
Mutki, Lice, Hazro, Baykan bölgesinde yaşamaktadırlar.[66]
Din Zazalarda bütün Ortadoğu halklarında
olduğu gibi önemli bir toplumsal realitedir. Ancak din Zazaları diğer
halklardan ayıran en önemli olgu değildir. Zaza Alevileri diğer Anadolu
Alevileri ile büyük ölçüde aynı dini ritüelleri yerine getirirler. Diğer
taraftan Şafi yada Hanefi Zazalar ise komşuları olan farklı etnik gruplardaki
Hanefi yada Şafilerden belirgin şekilde farklı değillerdir.
Zazaların Türkiye’deki diğer etnik
gruplardan ayıran temel özelliklerinden biri de onların en yüksek Alevi oranına
sahip etnik grup olmalarıdır. Bunda Heteredoks Şii inancına ait meteryalların
Zaza diline yakın olan İrani dillerde yazılmış olmasının da etkisi olmalıdır.
Ehli Hak inancına ait kelamlar Zazacaya en yakın dil olan Goranice yazıldığı
gibi[67]Alevilik üzerinde çok derin etkileri olan Hurufi inancının kurucusu
Fazlullullah Esterebadi kitabını yine Zazacaya yakın olan Gurgan-Esterebad
lehçesinde yazmıştır.[68]
KİMLİK VE ETNİSİTE
Zaza kimliğini oluşturmak için 3 fikir
rekabet halindedir. Bunları 1-Zazalar Kürt’tür 2-Zazalar Türk’tür 3 Zazalar
Zaza’dır şeklinde sıralayabiliriz. İlk fikir ittifak halinde bütün Kürt
milliyetçisi gruplar ve fraksiyonlar tarafından savunulmaktadır. Ayrıca Türkiye
cumhuriyeti devleti ve genel Türk kamuoyu da bu fikirdedir. Zazaların Türk
kökenli olduğu ikinci fikir bir dönem devlet ve bazı Zazalar tarafından
savunulmuştur. En son ve en yeni fikir Avrupa’daki göçmen Zazalar arasında
uyanmış batılı yazarların Zazaca’nın ayrı bir dil olduğu konusundaki kanıtları
ile güçlenmiş ve son dönemde Türkiye’deki Zazaları da etkilemeye başlamış bir
fikirdir.
Lehçeciler ve “Zazalar Kürt”tür Tezi
Birçok konuda tartışma ve mücadele
halinde olmalarına rağmen Zazaların Kürt olduğu, dillerinin Zazacanın bir
lehçesi olduğu tezi farklı fikir, ideoloji ve eylem türünü benimsemiş ılımlı ya
da radikal, İslamcı yada laik bütün Kürt grupları tarafından iddia edilmekte ve
öne sürülmektedir. Kehl Bedrogi, Kürt milliyetçilerinin Zazalara karşı bu
tutumlarını, ” diğer taraftan Kürt milliyetçiliği Zazaların Kürtlerle aynı
kökenden geldiğini belirtmiş ve bu tezlerini desteklemek için Zazaca’yı bir
lehçe olarak ilan etmişlerdir” şeklinde özetlemektedir.[69]
Kürt milliyetçileri Zazaların Kürt
olduğuna dair iddialarını kanıtlamak için tarihi Zaza figürlerini Kürt olarak ilan
etmekte ve Şeyh Sait ve Seyit Rıza gibi Zaza kökenli kişilerin Kürdistan için
savaştığını iddia etmektedirler. Fakat Zaza hareketi içindeki Zazalar onların
Zaza olduğunu Kürt olmadıklarını ve Kürtlerin onların yanında da değil devletin
yanında bulunduklarını savunmaktadırlar.[70] Ayrıca Kürt milliyetçileri
Zazaların Kürt olduğunu ispat etmek için genelde, iç (Kürt milliyetçilerinin
yayınları) ve doğulu eski kaynakları ön plana çıkarmaktadırlar. Bunlardan
Lezgin Arap, Türk ve İran kaynaklarının Zazaları Kürtlerin bir parçası olduğunu
ve hiçbirinin aksini iddia etmediğini ifade etmektedir.[71]
Kürt milliyetçileri Zaza hareketine
karşı mücadele etmek için farklı teknik ve taktikleri uygulamaktadırlar. Bu
bağlamda dış düşmanların suçlanması en bilinen ve etkili yöntem olmaktadır.
Kürt milliyetçileri kendilerinin “Zaza Problemi” için Devleti ve Ermeni
akademisyenleri bu bağlamda suçlamaktadırlar. Kürt milliyetçileri genel olarak
Zaza hareketinin MIT tarafından oluşturulduğunu milli istihbarat teşkilatının
bu komplonun arkasında olduğuna iddia etmektedirler. Abdullah Öcalan’da bu
fikirdedir.[72] Diğer taraftan bazı Kürt milliyetçileri diğer batılı bilim
adamlarının yanında Ermeni bir kaç akademisyenin Zazalar hakkında makaleler
yazmasını bir komplo havasında sunmakta ve “Zaza Problemi” için Ermenileri
suçlamaktadırlar.[73] Onlar aynı zamanda bu Ermeni yazarların Kürtleri bölmek
istediğini iddia etmektedirler.[74] Bir başka Kürt milliyetçisi ise Ermeni
akademisyenlerin Zazalar üzerine çalışmalarını tarihi Ermeni Kürt karşıtlığının
da etkisi ile emperyalizmle ilişkilendirmektedir.[75]
Kürt milliyetçileri tarihi
düşmanlıklardan ötürü birkaç Ermeni akademisyenin Zazalar üzerine çalışmasını
komplo olarak öne sürmelerine karşılık Zazalar üzerine en fazla çalışma yapan ya
da Zazaların Kürt olmadığını ispat edenler kesinlikle Ermeniler değildir. Bu
konuda Almanların tartışmasız üstünlüğü vardır. İlk Zazaca derlemeleri yapan
Lerch Alman olduğu gibi ilk defa Zazacanın Kürtçe olmadığını ispat eden
Mann-Haddank’ta Alman’dır. Öte yandan Zazaca üzerine ilk enstitü de Almanya’da
açılmıştır.[76] Zazacanın okullarda öğretilmeye başlanması Avrupa ve özellikle
Almanya’da olmuştur.
Kürt milliyetçileri aynı zamanda
Zazalarla ilgili kültürel ve akademik faaliyetleri engellemeyi de bir yöntem
olarak benimsemişlerdir. İlk başta İrani diller konusunda uzman olan Haddank’ın
1930′larda Zazalar hakkında çalışması meşhur Kürt milliyetçilerinden Celadet
Bedirhan tarafından engellenmeye çalışılmıştır.[77] Yine Tunceli
üniversitesinde Zazaca’nın öğretilmeye başlanmasını protesto etmek için Kürt
milliyetçisi öğrenci grubu eylem yapmıştır.[78] Bingöl üniversitesinin Zazalar
üzerine uluslararası konferans düzenlemesi Kürt milliyetçisi gruplar tarafından
protesto edilmiştir.[79]
Bazı durumlarda Kürt milliyetçileri
Zazalara ilişkin faaliyetleri fiziksel güç kullanarak engellemeye
çalışmaktadırlar. Sait Çiya Kamer Özkan’ın Zazacı olduğu bahane edilerek
radikal Kürt grupları tarafından öldürüldüğünü, Avrupa’da Zazalar tarafından
organize edilen kültürel aktivitelerin Kürt milliyetçisi gruplar tarafından
fiili saldırılara maruz kaldığını, Avrupa Birliğince İstanbul’da yapılan
azınlık grupları toplantısında Zaza katılımcının konuşmasının Kürt milliyetçisi
gruplarca engellendiğini belirtmiştir.[80] PKK’da Zazalar karşısında inisiyatif
almış 2009 yılında Tunceli’de dağıttığı bildirilerle Zaza hareketini tehdit
etmiştir.[81]
Diğer taraftan Kürt milliyetçisi
adayların 2011 genel seçimlerinde Zaza bölgelerinde yenilgiye uğramaları ya da
beklenenden daha az destek bulmaları Kürt milliyetçilerinin Zazalara karşı
tehdit ve fiili tecavüz şeklindeki saldırılarını artırmalarına neden olmuştur.
Bu bağlamda Abdullah Öcalan seçimden hemen sonra PKK’ya Zaza hareketini hedef
göstermiş[82] akabinde PKK, Zazalara karşı eylemlerini yoğunlaştırmış Zaza
sivillere ve politikacılarına saldırılarını başlatmıştır. PKK Zaza
işadamlarını[83] ve sivilleri kaçırmış ve öldürmüş,[84] Zaza bölgesindeki
inşaat şantiyelerini yakmış, isçileri kaçırmış,[85] önde gelen Zaza
politikacılardan birinin akrabasını öldürmüştür.[86]
Kürt milliyetçileri komplo teorileri
dışında iki faktörün Zaza hareketinin oluşmasında etkili olduğunu
düşünmektedirler. En başta Kürt milliyetçileri kendilerini suçlamakta ve bazı
Kürt milliyetçilerinin Türkiye’de Kürtlerin tamamına yakının konuştuğu Kurmanci
lehçesini ön plana çıkarmalarının Zazalarda tepkiye neden olduğunu
belirtmektedirler. Ayrıca Sovyetler Birliğinin çökmesinin sosyalist Kürdistan
devrimine olan inancı kırdığını ve bunun da bölgeci Zazacı eğilimlere boşluk yarattığını
düşünmektedirler.[87]
Kürt milliyetçilerinin iddialarının
aksine Türkiye’de devletinin resmi pozisyonu da Kürt milliyetçilerinin lehçeci
tezini desteklemektedir. Bu desteğin birçok kanıtı bulunmaktadır. Örneğin,
devletin resmi televizyonu PKK ve diğer Kürt milliyetçileri ile paralel şekilde
Zazaca’yı Kürtçenin bir lehçesi olarak tanımlamaktadır.[88] Ek olarak Kürtçe
yayın yapan TRT6 da Zazaca programlar yapan Muhammed Dara Akar da Zazaca’nın
Kürtçenin lehçesi olduğunu söylemektedir.[89]Hatta Türkiye Cumhuriyeti
Başbakanı da aynı şekilde Zazaca’yı Sorani ile birlikte Kürtçenin bir lehçesi
olarak tasnif etmiştir.[90] Son olarak 2012-13 öğretim yılının hemen öncesinde
yayınlanan ve Milli Eğitim Bakanlığı tarafından Zazaca’nın öğretilmesi amacıyla
hazırlanan kitapta, Zazaca’nın Kürtçenin bir lehçesi olarak sunulduğu ve Kürt
milliyetçileri tarafından kullanılan alfabenin esas alındığı görülmektedir.[91]
Milli Eğitim Bakanlığının bu politikası ile Kürt milliyetçilerinin temel
sorunlarından biri olan “dil sorunu” Zazaca lehçeleştirilerek Kürt
milliyetçileri lehine çözümlenmiş durumdadır. Ayrıca her ne kadar Zazalar
aksini iddia etseler de devlet ve Kürt milliyetçileri ortak olarak Dersim ve
Şeyh Sait isyanının Kürt isyanı olarak tanımlamaktadırlar. Zaza hareketi,
devletin Kürt milliyetçilerinin tarafında olmasından ve Kürt milliyetçilerinin
inkarcı tutumlarından rahatsızdırlar.[92]
Özet olarak Zazalara karşı devletin
bakış açısı ile Kürt milliyetçileri ve PKK’nin bakış açısı arasında kayda değer
bir fark bulunmamaktadır. Kısacası her ikisi de Zazaları Kürtlerin bir alt
grubu olarak görmektedir.
Zazalara karşı Kürt milliyetçilerinin
tezlerinin devlet tarafından desteklenmesinin farklı nedenleri bulunmaktadır.
Türkiye’de devletin ve genel kamuoyunun Zaza realitesini kabul etmemesinin
nedenleri; yaygın ve yoğun cehalet, yeni fikirlere direnç, etnisite konusundaki
korkular ve bürokrasinin yapısal sorunları olarak sıralanabilir.
Öncelikle 80 yıldır onlarca bilim
adamının yüzlerce bilimsel çalışmada ortaya koyduğu “Zazaca’nın ayrı bir dil,
Zazaların ayrı bir halk olduğu” bilimsel gerçeğinin ret ve inkarının temel
açıklaması yaygın ve yoğun cehalettir. Cehalet toplumun sadece alt ve orta
katmanlarında değil okumuş üst katmanlarında da vardır. Buna ilişkin
örneklerinden biri 2012 yılında RTÜK’ün Zazacanın sınıflandırmasına ilişkin
uluslar arası tasnifleri hiçe sayıp Zazacanın konumunu inkarcı bir bakış
açısına sahip Kürt enstitüsüne sormasıdır. Akabinde de bilimsel onlarca eserin
ortaya koyduğu realiteye rağmen Zazacanın varlığı inkar edilerek Zazaca lehçe
olarak tanımlanmasına karar verilmiştir.[93]
Bu cehaletin bir sebebi de geleneksel
uygulamalara güven ve etnisite konularından duyulan korkulardan
kaynaklanmaktadır. Ayrıca devlet ve genel Türk kamuoyunda yeni bir etnik grubun
yeni bir etnik sorun olduğu algısı bulunmaktadır. Avrupa’da ilk Zaza
hareketinin ortaya çıktığı “Zazaların Kürt olmadığını ayrı bir etnik grup
olduğunun Zazalar tarafından ilk kez ilan edildiği 1980’lerde Türkiye’de en çok
satan gazetelerden birinin manşeti “ve simdi Zaza sorunu” seklindedir. Bu bakış
açısı alışılan etnik gruplamanın değiştirilmemesi ve dolayısıyla Zazaların
etnik tanımlanmasının “Zazalar Kürt’tür” şeklinde sabit kalmasını
gerektirmektedir.[94]
Bir diğer etkende Osmanlıda uygulanan
millet sistemi uygulamasının sekil değiştirerek devam etmesidir. Osmanlı
devleti döneminde küçük parçalar bütünleştirilerek yönetilmeye çalışılmış ve
farklı gruplar tek bir kompartıman olarak düşünülmüştür. Osmanlı devletinin bu
yaklaşımı Makedonlara karşı da uygulanmış ayrı bir Makedon kimliği reddedilerek
bu grup Bulgar kompartımanına dahil edilmiştir. Bu yaklaşım Bulgar
milliyetçilerinin Bulgar saydıkları Makedonlar adına Selanik çevresinde ve
günümüz Makedonya’sında binlerce Müslümanı katletmelerine ortam sağlamıştır.
Osmanlı’nın bu yaklaşımı sonucunda ayrı bir Makedon milletinin oluşması
bölgenin Osmanlı hâkimiyetinden çıkması ile mümkün olabilmiştir. Bugün Zazalara
ilişkin uygulamada bu millet sistemi alışkanlığın etkileri gözlenmektedir.
Örneğin devlet Zazaca yayınları ayrı bir kanal kurarak yapma yerine Akar
örneğinde de görüldüğü üzere Zazaları Kürt olarak tanımlayanların eliyle TRT6
içinde yürütmektedir
Ayrıca devlette sürekliliği temsil eden
bürokrasinin işleyiş biçimi ve yüksek düzeyli bürokratların profili de bunda
etkilidir. Türkiye’de bürokrasi de yükselmek için entelektüel kapasitenin
geliştirilmesine gerek bulunmamaktadır. Bu nedenle batılı akademisyenlerin
Zazaların ayrı bir etnik grup olduğunu ispat eden sayısı yüzden fazla
araştırmaları ve tezleri bürokrasinin alışılmış zihin duvarlarını
aşamamaktadır. Buna mukabil örneğin Türkiye’nin komşusu İran’ın vali ve
genelkurmay başkanlarından Kürtler üzerine bilimsel kitapları olanlar (Arfa ve
Attar) bulunurken onların Türk meslektaşlarının hiç birisinin böyle bir
çalışması mevcut değildir. Yine İngilizlerin Erzurum’daki konsolosluk
görevlilerinden olan Soane, Rusların Erzurum, Tebriz ve Urumiye’deki
diplomatlarının Ortadoğu dilleri üzerine yetkinlikleri ve onların bilimsel
çalışmalarına karşılık Türk diplomatlarında böyle bir nitelik gözlenmemektedir.
Etnisite ve etniklik üzerine konuşmak ve politika geliştirmekten geleneksel
korkuları nedeniyle uzak duran, “millet sisteminin” geleneksel bakış açısının
cenderesinden çıkma cesareti gösteremeyen ve rutini yerine getirerek otomatik
ya da kulis faaliyetleriyle üst kademelere yükselmiş, entelektüel kapasitesini
geliştirme gereğini hissetmemiş Türkiye’nin üst bürokrasisinin Zazalar
konusunda batılı bilim adamlarının 80 yıl boyunca ortaya koyduğu ”Zazaca’nın
ayrı bir dil Zazaların ayrı bir halk olduğu” bilimsel gerçeğini yok sayması ya
da reddetmesi kadar normal bir şey olamaz.[95]
2-Zazalar Türk’tür Tezi
Bazı Zazalar ve bazı Türk milliyetçileri
Zazaların Türk asıllı olduğunu iddia edegelmişlerdir. Bunlardan Hasan Resit
Tankut Zazaların Türk asıllı olduğunu Zaza kelimesinin eski Türkçe de “sak” tas
kelimesinden geldiğini ve Zazaların taşlık bölgelerde yasadığı için böyle denildiğini
ifade etmektedir.[96] Sevgen ayni iddiayı Dersim Zazaları için
tekrarlamıştır.[97] Bu görüş bazı Zaza yazarlar tarafından da tekrarlanmıştır.
Bunlara Vartolu Alevi Zaza Şerif Fırat, Zazaların Arap istilası döneminde İranı
terk ettiklerini ve zaman içinde Türkçe olan dillerini unuttuklarını
belirtmiştir.[98]Diğer bir Zaza Hayri Başbuğ Zazaların doğu Anadolu’yu eski
tarihlerde kısa süreliğine kontrol eden Subar Türklerinden geldiğini
söylemektedir.[99]
3-Zaza hareketi ve Zaza kimliğinin
ortaya çıkışı
Oldukça yakın zamanda ortaya çıkan Zaza
kimliğinin ortaya çıkışı ve Zazaların Kürt olduğunu iddia eden geleneksel bakış
acısına meydan okuyan yeni bir akımdır. Zazalar hakkındaki batılı bilimsel
eserlere Zazaların ulaşabilmesi, Avrupa ülkelerine göç, Sovyetler Birliğinin
çöküşü, teknoloji ve bilişim dünyasındaki gelişmeler ve Kürtçe yayınların
artması, Kürt milliyetçiliğinin yaygınlaşması ve radikalleşmesi, Türkiye’deki
liberalleşme ve Avrupa birliği sureci Zaza kimliğinin oluşmasının ve taban
bulmasında başlıca faktörleridir.
Zaza kimliğinin oluşmasında belki de en
önemli faktör Zazalar üzerine yapılan bilimsel çalışmaların Zazaların ayrı bir
halk olduğunu ispat etmeleridir. Mackenzie, Minorsky, Haddank gibi
akademisyenlerin Zazacanın Kürtçenin bir lehçesi olmadığını kesin olarak ispat
etmeleri Zaza kimliğinin ortaya çıkmasının temel belirleyicisi olmuştur. Bu
nedenle söz konusu çalışmaların var olmaması halinde Zaza kimliğinin ortaya
çıkmasının mümkün olmayacağını söylemek abartı olmayacaktır.
Zaza kimliği temel olarak Bruinessen ve
Wilgenburg gibi yazarlarında belirttiği üzere Avrupa’da ortaya çıkmıştır.
Avrupa’ya göç Zazaların Zazalar hakkında bilimsel eserlere ulaşmasını
sağlamıştır. Örneğin önde gelen Zaza akademisyenlerden Selcan, Üniversite’de
araştırma yaparken Zazaca’nın Kürtçenin bir lehçesi olmadığını ve Zazaların
Kürt olmadığı bilimsel gerçeğini kabul etmek durumunda kaldığını ifade
etmektedir.[100]
İlginç olarak Zaza kimliğinin Avrupa’da
ortaya çıkışı diyalektik bir şekilde Kürt milliyetçiliğinin faaliyetleri ve
çabaları ile ilişkilidir. Öncelikle Kürt milliyetçileri Kürtçenin eğitim dili
olarak tanınmasına yönelik çalışmaları Zaza kimliğinin ortaya çıkmasını
etkilemiştir. Bruinessen Avrupa’daki bu sureci;
“Türkçe dışında tüm yerel dillerin yasaklandığı
Türkiye’de, kişinin kökensel olarak Kurmanci ya da Zazaca konuşması önemli
görünmemiştir. Buna karşılık Avrupa’da, Kürt eylemcilerin göçmen Kürt
işçilerini harekete geçirebilmek için bulundukları girişimlerden biri,
Türkiye’den göçmen olarak gelen herkesin ana dilinin Türkçe olmadığının resmen
tanınması ve Kürtçe’nin okullarda ana dillerden biri sayılması için, ana dilde
eğitimdir. Bu Zazaca konuşanları kaba bir ikilemle karşı karşıya bırakmıştır:
Onlar da çocuklarına Alman okullarında “ana dil” olarak Türkçe yerine Kurmanci
öğretilmesini talep etmeli midirler? Bazıları, kendi bölgelerinde kendilerinden
önceki kuşaklar her zaman Kurmanci’yi lingua franca olarak öğrenmiş oldukları
için bunu talep ettiler; ancak belirgin bir huzursuzluk baki kaldı. Bu Zazaca
konuşanlarla Kurmanci konuşanların çıkarlarının açıkça özdeş olmadığı bir
meseleydi” seklinde anlatmaktadır.”şeklinde özetlemektedir.[101] Diğer bir
ifade ile Avrupa’da Kürt milliyetçilerinin Kürtçe öğretim talepleri diyalektik
şekilde Zazaların kendi dillerinde eğitim taleplerini doğuran bir neden
olmuştur.
Kürt milliyetçilerinin Zazaca’nın bir
yazılı dil olmasına karşı çıkmaları da Zazaların Kürt milliyetçilerine tepki
duymalarına yol açmıştır. Avrupa’ya göçen Kürt milliyetçilerinin Kürtçe
edebiyatı geliştirmeye çalıştıkları dönemde bazı Kürt milliyetçileri Zazaca
yayın yapılmasına karşı çıkmaları da Zazalar arasında tepkilere sebep olmuştur.
Bu dönemde Avrupa’da Paris Kürt enstitüsünün Zazaca yayına başlaması ile dil
meselesi iyice alevlenmiştir. Yine Bruinessen “Bu, siyasal nedenlerden ötürü dilsel ayrımcılığa şiddetle muhalefet eden
belli milliyetçi entellektüel çevrelerde sert olumsuz tepkilere yol açmıştır.
Bunların bir kısmı, sentetik bir birleşik Kürt dili için çalışmış; diğerleri
iki yazılı Kürt diline tahammül edebileceklerini düşünmüşler; ancak daha önce
neredeyse hiç yazılı geleneğe sahip olmayan Zazaca’yı bir diğer yazılı dil
olarak geliştirmenin Kürt ulusu arasına ayrılık tohumları ekmek olacağına karar
vermişlerdir. Yazılı Zazaca’nın geliştirilmesi ya da yasaklanmasına dair
tartışma, sürgündeki Zaza entellektüellerinin küçük çevresinde, fikir
ayrılıklarına yol açan büyük bir etki yarattı. 1980′lerin sonunda ilk Zaza
dergisi yayımlandı ve kesinlikle Kürtçe değildi. Dergide Zazaca, Türkçe, İngilizce
makaleler vardı; ama Kürtçe yoktu. Zazalar’dan, kimlikleri uzun zamandan beri
sadece Türk devletince değil, Kürtler’ce de reddedilen ayrı bir halk olarak söz
ediyor; ve coğrafi bir ad olarak Kürdistan terimini reddettiğini belirterek,
Zazalar’ın eski yurdu için Zazaistan kelimesini icat ediyordu. Derginin ilk
başta çok küçük bir okuyucu çevresi oldu; ama kızgın Kürt tepkileri her şeye
rağmen derginin söylediği bir söz olduğunu gösterdi ve tedricen artan sayıda
Zaza derginin görüşlerini benimsedi” [102]
Kürt milliyetçi çevreleri Zaza
yazarların Avrupa’da Zazacanın varlığın savunma konusundaki faaliyetlerini
baltalamak için onların devlet tarafından yönlendirildiği komplo teorisine sıkı
sıkıya sarılmışlardır. Bununla birlikte Kürt milliyetçileri içinde de Zaza
hareketinin doğuşunda, Zazalara karşı Kürt milliyetçilerinin asimilasyoncu ve
inkârcı politikasının etkileri olduğunu kabul edenler de bulunmaktadır. Kürt
yazar Hassanpour bütün milliyetçilikler gibi Kürt milliyetçisi çizgisinin de
tek dil, tek millet anlayışına sahip olduğunu söylemekte ve bunu
eleştirmektedir.[103] Bu bağlamda Lezgin’de Kürt milliyetçisi çizgisindeki
Kurmanci’yi öne çıkaran ve Zazaca’yı ikincilleştiren yaklaşımların Zazalar
arasında tepki doğurduğunu itiraf etmektedir.[104]
Zaza kimliğinin daha belirgin hale
gelmesine imkân hazırlayan bir etken de teknoloji ve bilişim dünyasında ortaya
çıkan gelişmelerdir. 90′lardan itibaren uydu kanalları ve internet Kürtçe
yayınların insanlara daha kolay ulaşmasını sağlamıştır. Bu durum diyalektik
şekilde artan oranda Zazaların Kürtlerle dil farklılığını hissetmelerine neden
olmuştur. Diğer taraftan internette Zaza hareketinin farklı fraksiyonları
online yayın yapabilme imkânına kavuşmuş bu da Zaza hareketinin daha geniş
kitlelere sesini duyurmasını sağlamıştır. Ayrıca sosyal medyada da Zazalar
yavaş yavaş kendilerini ifade etmeye başlamışlardır. Facebook’ta “Zaza Kültürü”
sayfası 58.284 kişi tarafından beğenilmiş, “Zazalar” sayfası 15.870 kişi,
“Zazaki Muzik = Muzikê Zazaki” sayfası ise 36.782 kişi tarafından
beğenilmiştir.[105] Bu durum Zazaların artan oranda bilinçlendiğinin göstergesi
olmaktadır.
Sovyetler Birliğinin çöküşü de dolaylı
olarak, sosyalist devrim umudunun yıkılması, milliyetçiliğin ve dini
kimliklerin yükselmesi nedenleri ile Zaza kimliğinin güçlenmesinin
sebeplerinden olmuştur. Soğuk savaş döneminde özellikle Alevi Zazalar sol
hareketler içinde çok etkindiler. Onların önemli bir kısmı PKK’yı sosyalist bir
örgüt olarak görmelerinden ötürü desteklemişlerdi. Ancak Sovyetler Birliğinin
yıkılışı sol eğilimli Zazalar arasında sosyalist devrim umudunu azaltmış diğer
taraftan PKK’nin da daha fazla Kürt milliyetçisi daha az sosyalist bir çizgi
tutturmasına neden olmuştur. Bu durum “her türlü ırkçılığa ve milliyetçiliğe
karşı olan” gelenekten gelen sosyalist Zazaların PKK’dan uzaklaşmasana neden
olmuştur. Diğer taraftan Bruinessen’in belirttiği üzere “Başlangıçta militan bir şekilde din karşıtı olan PKK, 1980′lerin
ortalarında, Sünni bölgelerde daha çok halk desteği bulmaya yönelik başarılı bir
girişimle, gittikçe Sünni İslâm’a karşı uzlaşmacı bir tavır benimsedi. Bu
aşikâr bir şekilde, PKK’nin Aleviler arasındaki popülerliğine bir katkıda
bulunmadığı gibi muhtemelen Alevi öznelliğini güçlendirdi. PKK’ye göre, tüm
Alevi uyanışı, Kürtler arasına ayrımcılık ekmek için doğrudan devletçe
yönetiliyordu ve buna önayak olanların tümü ajandı. Bu aynı zamanda,
Aleviler’in PKK’den soğumalarına yol açacak şekilde partinin kendi saflarındaki
Aleviler’den kuşkulanmasına ve onların tasfiyesine yol açtı. Dinsel boyutunun
gittikçe daha fazla farkına vararak, aslî bir kimlik olarak Aleviliğe yeniden
yapılan vurgu, büyük ölçüde Sünni köktenciliğine ve kapsayıcı Kürt
milliyetçiliğine karşı bir tepkidir.”[106]
Öte taraftan Kürt milliyetçi
çevrelerinin 2011 yılında organize ettiği sivil cuma eylemlerinin de benzer bir
etkisinin olduğu söylenebilir. Bu eylemler PKK ve BDP çizgisine Sünni Kürt
çevrelerinden daha fazla destek sağlasa da Zazaların ve özellikle Alevi
Zazaların bu çizgiye karşı daha şüpheci olmalarına neden olmuştur. Ayrıca bu
sivil Cuma eylemlerinde vaaz ve hutbe Kürtçe okunmuş bu da Kürtlerle Zazaların
birlikte yaşadığı şehirlerde Zazacanın zımni inkârı şeklini almıştır. Bu
itibarla sivil Cuma eylemleri 2011 seçimlerinde özellikle alevi Zaza bölgelerinde
Kürt milliyetçisi adayların yenilgisini hazırlayan önemli bir neden olmuştur.
Kürt milliyetçiliğinin taban bulma
çabaları ve bölgedeki diğer halklardan Kürtlerin dinsel olarak farklı olduğunu
ön plana çıkarmak için ileri sürdükleri tezler de Zazalar nezdinde dışlanma
duygusunun artmasına neden olmaktadır. Kürt milliyetçilerinin Şafiiliğe
yaptıkları vurgu Alevi Zazalar arasında tepkiye neden olmaktadır. Selcan bu
rahatsızlığını“Taban tutmuş olan Kürt siyasi örgütleri son zamanlarda artık
resmen Şafiiliği tek Kürt mezhebi olduğunu savunuyorlar. 16.6.1993 te Berlin’de
Offener Kanal’da (22°°), üstelik te Dersim TV adı altında (!) hazırlamış
oldukları programında sarıklı bir Kürt hocası bakın şöyle diyor: Mezhebê Kurda
Şafiiye. ‘Kürtlerin mezhebi Şafiiliktir. Eh, Dersimlilere ve öteki Alevilere
müjde olsun, şimdiden namazını öğrenmeye başlasınlar ve Kenan Evren’in
Dersim’de zoraki olarak yaptırmış olduğu camileri hazır tutsunlar.”[107] şeklinde ifade etmektedir.
Kürt hareketinin yaygınlaşması ve
radikalleşmesi de Zazalardaki bilinçlenmenin bir nedeni olmuştur. Kürt
milliyetçiliğinin yaygınlaşması sonucunda kamusal alanda Kürtçenin ön plana
çıkarılmasının Zazalarda kızgınlığa yol açmasının yanında PKK’nin Zaza
bölgelerinde sivil toplum önderlerine ve sivillere karşı “işbirlikçilik”
“kontracılık” gibi bahanelerle yaptığı infaz tipi eylemler Zazaların PKK’nin
Zaza bölgelerinde popülaritesine ciddi darbe vurmuştur. Örneğin en önemli Zaza
liderlerinden olan Seyit Rıza’nın torunu Ali Rıza Polat PKK tarafından
öldürülmüştür. PKK’nin yaptığı bu infazlar Zaza hareketi tarafından PKK’nin
işgalci güç olarak adlandırılmasına neden olmuştur.[108]
Zaza politikacıların Zaza dili ve
kimliğine yönelik söylemlerin güçlenmesi Kürt milliyetçilerini rahatsız
etmektedir. Zaza politikacılardan CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün ile
AKP Bingöl milletvekili ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’ın bu konudaki
yaklaşımları dikkat çekicidir. Cevdet Yılmaz’ın Zazacanın ayrı bir dil olduğuna
ilişkin çıkışı Kürt milliyetçilerini rahatsız etmiş ve onu protesto
etmişlerdir.[109] Ancak Zazaca kitap çıkaran ve Zaza-Der’i ziyaret eden diğer
Zaza politikacı Hüseyin Aygün,[110] PKK çizgisindeki Özgür Politika gazetesi
tarafından Zaza kimliğine yaptığı vurgu nedeniyle tehdit edilmiş ve sonrasında
da PKK tarafından kaçırılmıştır.[111]
Son olarak Türkiye’deki liberalleşme ve
Avrupa birliği Süreci’nin Zaza hareketinin Türkiye içinde de zemin bulmasını
kolaylaştıran bir neden olduğu söylenebilir. Liberalleşme Kürt milliyetçilerine
rağmen bağımsız Zaza figürlerinin de sesini duyurabilmesine imkân sağlamıştır.
Ayrıca AB’nin Zazaların ayrı bir etnik grup olduğunu kabul etmesi de Zaza
kimliği açısından önemli olmuştur.[112] Ancak bu durum Kürt milliyetçi
çevrelerinin de tepkisini çekmiştir. Örneğin İstanbul’da AB’nin düzenlediği
azınlıklar konferansında Zaza katılımcının konuşması planlanmış ancak Kürt
milliyetçileri Zaza katılımcının konuşmasına engel olmuşlardır.[113]
Kürt milliyetçi çevrelerinin Zazaları
yok sayma onların dilini lehçe olarak gösterme çabaları, devletin geçmiş
dönemdeki Kürtlere karşı inkârcı tutumuyla bir tutularak eleştirilmektedir. Bu
bağlamda Kürtlerin dağ Türkü olduğu, dağda yürürken karın “kart kurt” sesinden
Kürtlerin isimlendirildiği iddiası paralelinde sosyal medyada Kürt
milliyetçilerinin inkarcı tutumu onlara karşı bir itiraz olarak ifade
edilmektedir. Twitter’da yazılan bir tweette “Zaza diye bir şey yoktur, onlar
karda yürürken zart zurt sesleri çıkaran Dağ Kürtleridir”[114] denmesi yine bir
ekşi sözlük yazarının “Kürtlerin tezine göre Zazalar sazlıkta yürürken zaz zaz
sesi çıkaran Kürtlerdir. Sazlık Kürtleridir yani.” ibareleri Kürt
milliyetçilerinin inkârcı tutumlarına karşı bir sinizm ve ironi
örnekleridir.[115]
Dikkat çekici bir şekilde Kürt
milliyetçilerinin Zazalara karşı tutumu ile zamanında devletin Kürtlere karşı
takınmış oldukları tutum arasında büyük bir paralellik bulunmaktadır. Tablo
II’de bu benzerliklerden öne çıkanlar sıralanmıştır.
Tablo II: Kürt milliyetçileri ile Türk
milliyetçilerinin benzerlikleri
|
|
Türk milliyetçilerinin Kürtler
hakkında görüşleri
|
Kürt milliyetçilerinin Zazalar
hakkında görüşleri
|
1
|
İnkârcılık
|
Kürt diye bir halk yoktur
|
Zaza diye bir halk yoktur
|
2
|
Lehçecilik
|
Kürtçe Türkçenin bir lehçesidir
|
Zazaca Kürtçenin lehçesidir.
|
3
|
Dış Düşmanların suçlanması
|
Kürt meselesi emperyalizmin oyunudur.
|
Zaza meselesi devletin bir oyunudur.
|
4
|
Ermenilerin Suçlanması
|
PKK terörü Ermenilerle ilişkilidir.
|
Zaza meselesi bir Ermeni oyunudur
|
5
|
Tarihi figürlere sahip çıkma
|
Selahaddin Eyyubi Türk’tür.
|
Şeyh Sait ve Seyit Rıza Kürt’tür.
|
6
|
Kadim tarihte birlik
|
Kürtler eski Türk kabilesidir.
|
Zazalar en eski Kürtlerdir
|
7
|
Aşağılama
|
Kürtler hiç devlet kuramadılar
|
Zazaların kültürleri yoktur.[116]Zaza kafalı[117]
|
8
|
Etnik ada alerji
|
Kürt’ün anılmasından rahatsız olma
|
Zaza adının anılmasından rahatsız olma[118]
|
Zaza kimliği ve Zazaların politik
tercihleri
Türkiye’nin üçüncü büyük etnik grubu
olmalarına rağmen Zazaların politik davranışları herhangi bir incelenmeye tabi
tutulmamıştır. Daha önce de belirtildiği üzere Zaza tarihi Zazaların
merkezîleşen otorite ve güçle problemli bir ilişkisi bulunduğunu göstermektedir.
Zazalar iki defa devlete isyan etmişler, otoriter olan 82 Anayasasına en az
desteği vermişlerdir.[119] Ayrıca, daha önce belirttiğimiz üzere PKK içinde
Zaza militan sayısındaki azalışın da gösterdiği gibi Zazalar PKK’yı zayıf iken
desteklemelerine karşılık, güçlenip baskı mekanizması haline gelince de
desteklerini azaltmaları bu bağlamda Zaza davranışının bir örneği olmuştur.
Hernekadar Zazaların seçmen davranışları
yukarda değindiğimiz sebeplerle tahmin edilmesi zor olsa da Zazaların
seçimlerde mezhep farklılıkları bağlamında genel Türkiye eğilimi ile paralellik
gösterecek şekilde oy verdikleri görülmektedir. Alevi Zazalar genel olarak sol
partilere destek verirken Sünni Zazalar sağ partilere destek vermektedirler.
2011 seçimlerinde sağ partiler Tunceli’nin Zaza ilçelerinde oyların %10′undan
azını, Bingöl’ün Sünni Zaza ilçelerinde ise sol partiler ise oyların %3′ten
azını alabilmiştir. [120]
Tablo III: Kürt milliyetçisi Partiler ve
Zazalar.[121]
İl
|
İlçe
|
1995%
|
1999%
|
2002 %
|
2007%
|
2011%
|
Bingöl
|
|
7
|
12
|
22
|
14
|
24
|
|
Genç
|
4
|
5
|
8
|
7
|
12
|
|
Solhan
|
2
|
7
|
15
|
6
|
13
|
|
Karlıova*
|
11
|
30
|
51
|
42
|
42
|
Diyarbakır
|
|
46
|
46
|
56
|
44
|
59
|
|
Çermik
|
9
|
9
|
22
|
10
|
19
|
|
Çüngüş
|
7
|
8
|
14
|
6
|
12
|
|
Dicle
|
28
|
32
|
39
|
28
|
54
|
|
Eğil
|
25
|
13
|
28
|
16
|
34
|
|
Hani
|
24
|
19
|
44
|
31
|
46
|
|
Silvan*
|
61
|
63
|
77
|
61
|
78
|
Tunceli
|
|
16
|
13
|
32
|
27
|
23
|
|
Hozat
|
13
|
14
|
28
|
44
|
15
|
|
Nazimiye
|
7
|
2
|
25
|
17
|
17
|
|
Ovacık
|
6
|
9
|
19
|
28
|
19
|
|
Pülümür
|
2
|
3
|
12
|
9
|
7
|
|
Mazgirt*
|
33
|
15
|
48
|
34
|
37
|
Elazığ
|
|
3
|
4
|
7
|
3
|
–
|
|
Palu
|
2
|
2
|
4
|
1
|
–
|
Şanlıurfa
|
|
13
|
16
|
12
|
12
|
17
|
|
Siverek
|
6
|
10
|
15
|
9
|
16
|
Bitlis
|
|
10
|
13
|
29
|
16
|
26
|
|
Mutki
|
1
|
1
|
5
|
3.6
|
9
|
Adıyaman
|
|
9
|
7
|
11
|
6
|
6
|
|
Gerger
|
3
|
5
|
6
|
1
|
3
|
*En yüksek Kürt oranına sahip ilçe
Diğer taraftan Tablo III’ten de
görüleceği üzere her ne kadar Kürt milliyetçileri, devlet, genel Türk kamuoyu
Zazaları Kürt saysa da Kürtlerle Zazaların secim davranışları arasında büyük
farklılıklar bulunmakta ve Zazalar Kürt partilerine çok daha az oranda oy
vermektedirler. En yüksek Zaza oranına sahip iki il olan Bingöl ve Tunceli ile
en kalabalık Zaza nüfusuna sahip il olan Diyarbakır’ın Zaza ve Kürt ilçelerinin
secim sonuçları karşılaştırıldığında Zazaların Kürt milliyetçisi partilere daha
az destek verdiği net olarak görülmektedir. Bu üç ilin en yüksek Kürt oranına
sahip Karlıova, Mazgirt ve Silvan ilçeleriyle Zaza ilçeleri arasında 20 ila 40
puanlık muazzam bir fark görülmektedir. Ayrıca tabloda görülen Zaza yoğun
ilçelerin hepsinde Kürt milliyetçisi partiler il ortalamasının altında oy
almışlardır. Özet olarak secim sonuçları; Zazaların,
Kürt milliyetçisi örgütlerin yoğun çabalarına rağmen Kürt milliyetçisi
ideolojiden uzak durduklarını, iradelerini Kürt milliyetçilerine teslim
etmediklerini göstermektedir.
Sonuç
Özet olarak Mann-Haddank, MacKenzie,
Windfuhr, Minorsky, Todd, Poul gibi onlarca bilim adamı 80 yıldır yazdıkları
yüzlerce eserlerde Zazacanın ayrı bir dil Zazaların ayrı bir halk olduğunu
ortaya koymuşlardır. Zazaların Avrupa’ya göçü ve Türkiye’deki göreli
liberalleşme ve iletişim imkanlarının gelişmesi Zazaların bu kaynaklara
ulaşmasını sağlamış, akabinde önce Avrupa’daki Zazalar arasında daha sonra da
Türkiye’deki Zazalar arasında Zaza kimliği güçlenmeye başlamıştır. Zaza kimliği
sessiz ve barışçıl bir yapı içinde kendini geliştirmektedir. Diğer taraftan
onlarca bilim adamının ortaya koyduğu gerçeğe rağmen Kürt milliyetçileri,
Devlet ve genel Türkiye kamuoyu Zazaların varlığını kabul etmemekte ve onları
Kürtlerin bir alt grubu olarak tasnif etmeye devam etmektedirler.
Sonuç olarak Zazalar Türkiye’nin en
büyük üçüncü etnik grubu olmasına rağmen onlar belirleyici otonom sosyal ve
politik bir figür değildirler. Bununla birlikte onların kimlik taleplerinin
barışçıl karakteri Türkiye’deki etnik şiddete karşı barışçıl bir alternatif
olarak genel Türk toplumunun önünde bulunmaktadır. Bu nedenle, batılı bilim
adamlarının ortaya koyduğu, Zazaların ayrı bir halk Zazacanın ayrı bir dil
olduğu Zazaların Kürt olmadığı bilimsel gerçeğinin kabul edilmesi tüm Türkiye
toplumu için barış ve huzur ortamı sağlanmasına katkı sağlayacaktır.