24
Subat 1925 tarihinde toplanan TBMM Genel
Kurulu’nda,
Basbakan Ali Fethi bey [Okyar], Seyh Said
ayaklanmasına
iliskin ayrıntılı açıklamalarda bulundu.
Basbakan
konusmasında; “Naksibendi Seyhlerinden Seyh
Said’in
emriyle 13 Subat 1925 günü isyanın fiilen Piran’da
baslamasıyla
birlikte, asiler tarafından telgraf hatlarının
tutulduğunu,
hapishanelerin basıldığını, Genç, Çabakcur,
Hani
ve Palu’da hükümet konaklarına hücum edilerek
jandarmaların
esir alındığını, ‘Sallallahu Muhammed!
Teslim!
Teslim!’ nidalarıyla askeri müfrezelere saldırılar
düzenlendiğini,
bu mıntıkayı ele geçiren asilerin 23 Subat
günü
Elaziz vilayet merkezine kadar ilerlediklerini, her
taraftan
yardım görmek suretiyle kuvvetlenen asilerin
karsısında
tutunamayan müfrezelerin geri çekilmeye
mecbur
olduklarını” ifade ederek, ayaklanmanın askeri
safahati
hakkında ayrıntılı bilgi vermesini müteakip, ele
geçirilen
birtakım belgeleri açıkladı ve “hilafetçiliğin,
seriatçılığın isyanın emelinde yattığıni”
açık bir sekilde
beyan
etti.Başbakan ayrıca; “vesikalardan birinde, hilafet, seriat
veSultan Abdülhamid’in oğullarindan birinin saltanatını
temin
etmek”ten söz edildiğini ifade ederek, aynı tarzda,
“din
propagandasına ve seriatin geri getirilmesi ilkesine
dayanan
kampanya” hakkında bilgi verdi. Anlasılıyordu ki,
Şeyh Said güçlerinden ele geçirilen birtakım mektuplar
ile
bölgede
dağıtılan beyannameler, hükümete intikal
ettirilmisti.
Basbakan söyle devam etti: “Beyannamelerin
birinde;
‘din mahvoluyor, İslamiyet’in mahvına yürünüyor,
dinin
yasatılması ve muhafazasına Allah tarafından Seyh
Said
memur edilmistir’ denilmis ve Seyh Said’e Mehdi
süsü
verilmistir.”(18)
Seyh Said hareketinin bir irticai ayaklanma olduğu
görüsünü,
elindeki belgelere dayanarak TBMM
kürsüsünden
kamuoyuna resmen ilan eden Basbakan’in,
aynı
konusmasında; “ötede beride dolastıkları isitilen
kanunen
yakalanamayan tanınmış Kürtçü zevat tarafından
fiiliyata
tesvik vardır” diyerek, “Kürtçü kıskırtma”dan söz
etmesi
ve ayaklanmayı “din perdesi altında Kürtçülük”
olarak
addetmesi ise önyargıya dayalı kisisel bir iddiadır.
8
Zira bu iddia, Basbakan’ın elindeki Seyh Said’e ait olan
mektup
ve beyannamelerin içeriği ile çelistiği gibi daha
sonra
değineceğimiz üzere, Seyh Said ve isyanın diğer
önderlerinin
Sark İstiklal Mahkemesi’ndeki savunmaları ile
de
tamamiyle tezat teskil etmektedir. Kaldı ki, o dönemde
“Kürtçü”
olarak tanınan ve Azadi örgütü yetkililerinden
olan
Diyarbekirli Kadri Cemilpasa gibi bazı sahsiyetler,
bırakınız
kıskırtıcılık yapmayı, ayaklanmadan haberlerinin
bile
olmadığını yıllar sonra kaleme aldıkları hatıralarında
açık
bir sekilde itiraf etmislerdir.(19) Bu konuyu ayrı bir
baslık
altında irdeleyeceğiz.
alıntı:cihat kar
alıntı:cihat kar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder